Merhaba arkadaşlar, bu yazımda 15 şubat günü vizyona giren “Zor Ölüm: Ölmek İçin Güzel Bir Gün” adlı iddialı yapımı masaya yatırmaya çalışacağım. Elimden geldiğince senaryo detaylarına inmeyip filmi henüz izlemeyen arkadaşları kızdırmayacağım.
Bazı filmler vardır; hayatımızda önemli yere sahiptir. Bu filmleri o kadar çok sevip benimseriz ki yapımcıları her yıl baştan da çekse paramızı ödeyip biletimizi alır ve büyük heyecanla sinemadaki koltuğumuza oturur izleriz. İşte Zor Ölüm’de böyle bir seri. Serinin başarısına ek bir de Bruce Willis’in artık yaşlandığını ve onun muhteşem oyunculuğundan faydalanmamız için artık son yıllarımız olduğunu düşünürsek filmin çekiciliği kat kat artıyor gözümüzde.
John meslek yıllarında defalarca ölümlerden dönmüş, birbirinden tehlikeli terörist grupları yenmeyi başarmış tecrübeli bir polistir. Bir türlü baba-oğul ilişkisini kuramadığı oğlu Jack’in Moskova’da başını belaya soktuğunu öğrenir ve uçağa atladığı gibi soluğu Moskova’da alır. Ancak zorunlu bir tatil olarak gördüğü bu yolculuk, kendisini ve oğlu Jack’i Rus yeraltı dünyasıyla karşı karşıya getirecektir.
Film iddialı bir aksiyon filmi olunca tabii ki gözler filmdeki hareketli sahnelere yöneliyor. Serinin bir önceki filminde bizleri koltuğumuza zımbalayan muhteşem aksiyon sahneleri vardı. Hele ki bir polis aracının otoyoldan fırlayıp havadaki helikopterle çarpışması hala aklımdadır. Gerçekten muhteşem çekilmişti. Amerikan savaş uçağının John’a saldırdığı kısım (çok fazla abartıydı kabul ediyorum) için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Acaba serinin bu son filminde ivme biraz daha yukarı çıkmış mıdır diye düşünüyordum ki filmi izledikten sonra aklımda şüphe kalmadı; aksiyon sahneleri çok başarılı.
Filmi izlediğinizde otoyolda bir araç takip sahnesi izleyeceksiniz ve o an bu dediklerime hak vereceksiniz. Yapımcı bu sahneler için para musluğunu bir hayli açmışa benziyor.
Oyunculuklar gayet iyiydi. Bruce Willis’in yanında diğer önemli rollerde Jai Courtney, Sebastian Koch, Yuliya Snigir ve Cole Hauser yer alıyor.
Filmin eleştirilebilecek noktaları da aslında bir hayli fazla. Senaryoda çok ciddi mantık hataları ve boşluklar var. Tek tek söylemeyeceğim izlemeyen arkadaşlar için, zaten izlediğinizde çok rahat fark edebiliyorsunuz. Filmin süresi 1 saat 37 dakika yani senaryosunda boşluklar olan bir film için oldukça kısa geldi bana. Filme “Allah Allah” nidalarıyla başlıyorsunuz, sonra film birden durağanlaşıyor, konudan uzaklaştığınızı hissediyorsunuz, ikinci bölüme girdiğinizde film sizi yeniden içine çekiyor. Son kısımlara gelindiğinde artık John McClane’i yaşamaya, hissetmeye başlıyorsunuz, filme adapte oluveriyorsunuz ki o da ne? Film bitiverdi. “E ben daha yeni ısınmıştım filme” deyip montunuzu ve çantanızı alıp çekip gidiyorsunuz salondan.
Kabul edelim her film uzun olmak zorunda değil hele ki ciddi miktarlarda para harcanan filmler. Ama madem süreyi kısa tutacaksınız o zaman bu kısa süreyi iyi değerlendirin, senaryoyu daha dolu daha sürükleyici yapın. Gereksiz ikinci sınıf esprilerle süreyi doldurmayın. Sırf bu süre noktasına kafayı taktığım için filmden çıktıktan sonra acaba geçmişteki kredisinden yiyen, şişirme bir film mi izledim diye düşündüm. Motoru olmayan lüks bir araba mıydı bu? Sonra yazımın başında bahsettiğim gibi kendi kendime “her ne olursa olsun bu bir Zor Ölüm serisi devam filmi” dedim ve bu filmi dünya gözüyle izlediğim için kendimi şanslı hissettim. Tabii bu durum belki de benim gibi serinin müdavimi olan insanlar için geçerli olan bir husus.
Öldürmeyen Allah öldürmüyor! Kulağıma gelen fısıltılar önümüzdeki yıllarda seriye 6. filmin geleceği ve bu filminde Zor Ölüm serisinin son filmi olacağı yönünde. Doğruluğu konusunda net bir şey söyleyemiyorum ama kişisel tahminim, Bruce Willis iyice yaşlanıp elden ayaktan düşmeden seriye iyi bir final filmi geleceği. Buna yeni bir Zor Ölüm izleyeceğim için sevinirim ama son Zor Ölüm olacağı içinde üzülürüm açıkçası.
Sözü daha fazla uzatmadan yazımı toparlayayım isterseniz. Zor Ölüm serisi müdavimleri için kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım. Zor Ölüm serisiyle çok yakın olmayanlar ya da serinin diğer filmlerini izlememiş olanlar da eğer hafta sonu için kendilerine ortalama bir aksiyon filmi arayışındalarsa bu filmi tercih edebilirler. Çok büyük beklentiye, film çıkışında “işte budur!” demeye kendinizi şartlarsanız bir miktar hüsrana uğrayabilirsiniz.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, iyi seyirler.