Sizlere oyun dünyasından öyle bir karakter anlatacağım ki, yazı bittiğinde bu
adama karşı hayran olmamanız için hiçbir sebebiniz olamayacak. Bunu garanti
ederek yazıma başlayabilirim.
Oyunumuzun adı Resident Evil (RE), herhalde RE’yi oynamayan ve bilmeyen yoktur.
Eğer ki varsa da, bundan sonrasında RE serisini oynamak için elinden geleni
yapacaktır. Resident Evil, hayatta kalma-korku (Survival-Horror) oyunlarının en
önde gelen isimlerinden birisi. 13 yıldır bu efsane devam ediyor. Bu kaliteli
yapım, devam serileriyle de tüm oyuncuları kendisine hayran bıraktı. Öncelikle
RE’nin tutulmasının en büyük özelliği o müthiş hikâyesidir. Hikâye ile başlayan
güzellik; atmosfer, korku, aksiyon, bulmacalar, müzikler ile bütünleşerek son
kıvamına gelmiştir.
Resident Evil, her zaman oyun dünyasının en üst yerinde bulunmuştur. Bu
başarının gelmesinde en büyük etkenleri yukarıda belirtmiştim. Bu güzelliklerin
haricinde oyuna hayat, ışık, yol veren ve başarılara götüren unsurlardan bir
tanesi de yapımdaki karakterlerin kendileridir. Bu karakterlerin içinde öyle bir
isim var ki, onu unutmak, hafife almak ve boş geçmek mümkün değil. Kimden mi
bahsediyorum? Tabii ki Albert Wesker’dan. RE’ye hayat veren en büyük
karakterlerden birisi, hatta oyunun adının üstüne çıkabilen tek karakter
diyebilirim. Wesker, bilindiği gibi serideki en büyük düşmanlarımızdan birisi.
Onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğuna ve nasıl bir insan olduğuna (insan demek
doğru olmaz) tüm hikâye boyunca hepimiz şahit olduk.
Resident Evil denilince artık aklımıza ilk gelen isim Wesker oluyor. Nasıl bir
düşman (Boss) bizlere bu kadar kendisini çok sevdirebilir? Nasıl bir düşman ana
karakterlerden daha çok bize kendisini alıştırabilir? Nasıl bir düşmanın
ölmemesi için dua edilir? Başka bir oyunda böyle bir karakter var mıdır?
bilmiyorum.
Bu kadar övgüden sonra Albert Wesker’ın serideki ve hikâyedeki yerine bir göz
atalım artık. Wesker, bilindiği gibi oyunun tüm serilerinde olmasa bile,
karşımıza sürekli olarak çıkıp başımıza iş açtı. Onun tam olarak nasıl birisi
olduğunu, geçmişini, planlarını, hırsını, kariyer hastalığını, gücünü,
misyonunu; daha doğrusu hikâyesini kendi tuttuğu raporlarından okuyalım.
Albert Wesker Raporları
Rapor 1 - Giriş
Benim adım Albert Wesker. En büyük arzum Umbrella Şirketi’nde önde gelen bir
araştırma görevlisi olmaktı. Umbrella Şirketi, B.O.W. olarak daha iyi bilinen
biyo-organik silahların gizli bir şekilde transferini sağlayan bir farmakoloji
girişimcidir. Raccoon Şehri’nde yer alan lider geliştirme eğitim merkezinde
farklı bir yol almaya karar veren William Birkin adında mükemmel, becerikli bir
araştırmacı ile tanıştım. Zamanında pozisyonumu değiştirerek S.T.A.R.S..,
Raccoon Polis Departmanı’nın özel birliğine geçtim. Umbrella’nın, biyo-organik
silahların geliştirilmesinde, gerektiği zaman kriz masası oluşturabilmek için
Polis Departmanı’nın da çalışan pek çok adamı vardı. S.T.A.R.S.’ın lideri oldum
ve Umbrella için her türlü istihbarat faaliyetinde öncülük yaptım. Hizmete devam
ederken bir yandan kendi planlarımı tasarlıyordum ve onları yok etmek için doğru
zamanı bekliyordum ve sonunda fırsat kapıyı çaldı.
Her şey ormandaki konağa yakın bir alanda beliren tuhaf cinayet olaylarıyla
başladı. Konak, Umbrella'nın gizli biyo-organik silah laboratuarı olarak
kullanılıyordu ve T virüsünün geliştirilmesi cinayetlerin nedenini net bir
şekilde açıklıyordu. Öncelikle Umbrella’nın talimatı ile S.T.A.R.S.'ı (Raccoon
Polis Departmanı Özel Birliği) konaktan gizli tutup, diğerlerinden kurtulacak ve
durumu ana merkeze rapor edecektim. Böylece onların biyo- organik silahlarla
olan savaşı Umbrella’nın data analizinde kullanılabilirdi ve bu Umbrella'ya B.O.W'un
çarpışma kapasitesinin geniş bir portresini çizmesini sağlayacaktı. Ben iki
S.T.A.R.S.’tan ilk Bravo ekibine eğilimliydim. Beklendiği gibi S.T.A.R.S.'ın
seçkin tabakasının sunduğu bilgiler son derece yararlı bilgilerdi. Bunu takiben
kaybolan Bravo ekibini araştırma ve kurtarma için Alpha ekibini hazırladım.
Alpha ekibi üyeleri ayrıca kendilerinin önemini kanıtladılar ve beklendiği üzere
pek çoğu öldü. İlk 11 S.T.A.R.S. üyesinden; Alpha ekibinden Chris Redfield, Jill
Valentine ve Barry Burton ve Bravo ekibinden Rebecca Chambers ve Enrico Marini
hayatta kaldı.
Planlarımı gerçekleştirmeye başlamanın zamanı gelmişti. Bütün bu olayların
arasında Umbrella'nın son biyo-organik silahı Tyrant'ı alıp Umbrella’nın
karşısında olan güç birliklerine katılabilirdim. Karşı birlik ile müttefik
olabilmek için Tyrant'ın asil savaş datasına ihtiyacım olacaktı. S.T.A.R.S.'ın
hayatta kalan ayrıcalıklı üyeleri sadece birer yemdiler. içlerinden bir
tanesinin kalleşi oynamasına ve onları Tyrant'a çekmeye karar verdim. O kalleş
Barry’di. Barry dürüst, adaletli ve ailesine her şeyden çok değer veren biriydi.
Onun tipindekileri maniple etmek kolaydı. Ondan sadece en önemli şeyi aldım.
Chris ve Jill'in yüksek potansiyelini hesap edememiştim, ama Barry gibi bir aile
adamının kalleşi oynaması, projenin planlandığı gibi gitmesine yardımcı olmuştu.
Daha sonra rüzgarlar beklenmedik şekilde ters yönde esmeye başladılar. Bütün
bunların arkasında olanı ortaya çıkaran Enrico'yu elimine etmek zorundaydım ve
bunu yapması için Barry'i kullandım. Başarılı bir şekilde o baş belasından
kurtulduktan sonra, Tyrant odasında Barry'nin bana getireceği örneği bekledim.
Önce Birkin'den elde ettiğim virüsü enjekte ettim. Umbrella’yı ölü olduğuma
inandırmak kendimi karşı birliğe satmam için daha uygun olacaktı. Birkin'e göre
virüsün derin etkileri vardı. Bedenimi geçici bir ölümle tanıştırabilir ve sonra
beni hayata süper insan güçleriyle dünyaya getirebilirdi. Bu nedenle olağanüstü
Tyrant'ı uykusundan uyandırıp bana saldırmasını sağlamıştım. Şuurum yavaş yavaş
kaybolurken bütün planın başarıyla sonuçlanacağından emindim. S.T.A.R.S.'ın
şeytan kreasyonunu katledebileceğini asla düşünmemiştim. Tyrant'ı kaybettim ve
insanlığıma mal olan planlarım yenilgiyle sonuçlandı. Şimdi yoluma çıkan
herhangi bir şey ya da herhangi biri bunun bedelini yok olmakla ödeyecekti.
Şimdiye kadar bu böyleydi bundan sonrada böyle olacaktı. Bütün bedelleri
S.T.A.R.S.'a ödetmeliydim.
Eylül 1998
Konak olaylarından sonra iki ay geçmişti. Umbrella'nın sırlarını öğrenmek
için görevlendirilen ajan Ada Wong yardımıyla katıldığım yeni organizasyonumda,
her şeyi yeniden kazanmak için kaybetmiştim. Biliyordum ki, ana planlamacı
William Birkin’di, fakat onun bilmediği bir şey vardı. Umbrella kimseyle oyun
oynamazdı. Sonuçta Birkin suikasta kurban gidecek ve G virüsü Umbrella’nın
ellerinde olacaktı. Fakat Hunk tarafından yönetilen kurtarma ekibi bizim
önümüzdeydi. Bu zaman içinde Birkin yakalandı, fakat Birkin kendine G virüsü
enjekte etmişti ve kendi kreasyonu olup onları yok etmişti. Yakın zaman sonra
fareler tarafından taşınan T virüsü Raccoon Şehri’ne yayılmış ve Umbrella
gördüğü en kötü senaryo ile yüzleşmek durumunda kalmıştı.
Raccoon’daki tüm insanlar birer zombi oldular ve şehir kötü kaderiyle başa
çıkmak zorundaydı. İnsanlar zombilerle boy ölçüşemiyorlardı. Bu kaos içinde
Umbrella Avrupa, Nemesis adında yeni tipte bir biyo-organik silah sürümüne
başladı. Nemesis, S.T.A.R.S.’ın hayatta olan üyesi Jill'i avlayabilir ve yok
edebilirdi. Bizim organizasyonun bir an önce Nemesis datasını elde etmesi
gerekiyordu.
29 Eylül 1998
Bütün olayı örtbas etmek için, Umbrella kendi sırlarını ortaya çıkarmaya
çalışan Leon ve Claire'i koruma konusunda bir Tyrant'ı geri cevirdi. Daha sonra
yeni bir şey ortaya çıktı. Bikrin, çalışmalarındaki bulgularını kızı Sherry'nin
flamasının içinde saklıyordu. G virüsünün orada olması çok büyük bir olasılıktı.
Umbrella olayların üzerini örtmekle meşgulken biz Sherry'yi onlardan önce
yakalamalıydık. Sherry'nin bulunduğu yeri gizlice öğrenmesi için Ada'yı
göndermiştim. Ben aynı zamanda ölü adam olarak gölgeler içinde çalışmak
zorundaydım.
Bir ajanın sorumlulukları ve öncelik tanıdığı işler en önemli görevleridir, bu
duygusal bir engel olmaksızın bir makinenin çalışmasını başarmaya benzer. Fakat
Ada'nın, Scott Kennedy ile bağlantısı içinde iyiden iyiye büyüyen bir şefkatin
doğmasına neden olmuştu. İçgüdülerim tehlikeyi sezinliyordu. Çok acele bir
şeyler yapılmalıydım. İçgüdülerim beni yanıltmamıştı. Ada, Leon'un Sherry'den
aldığı G virüsünü neredeyse elde etmek üzereyken, bu şefkat onu ölüme
sürüklemişti. Fakat o hala kullanılabilirdi. Onun hayatını kurtarmalıydım.
Adamlarım Leon'un attıkları G virüsünü yeniden ele geçirmek için harekete
geçtiler. Fakat Umbrella’nın kurtarma ekibinin tek hayatta kalan üyesi Hunk
bizden önce oradaydı.
30 Eylül 1998
Geriye kalan tek seçenek denek ve canavar olan Birkin'ı geri getirip, onun
Leon ve Claire'i öldürmesini sağlamaktı, böylece onun savaş datası elde
edilebilirdi. Birkin, Leon ve Claire'e karşı olan çarpışmayı kaybetmiş olsa da,
biz onun ölü bedeninden G virüsü örneklerini toplamayı başarmıştık.
1 Ekim 1998
Sabah hükümet Raccoon’da patlak veren ayaklanmayı bastırmak için şehri
bombaladı. Bu tabii ki onların göstermelik nedeniydi. Daha sonra Claire kaybolan
kardeşi Chris’i bulmak için Avrupa'ya gitti ve Leon illegal bir anti-Umbrella
organizasyonu birliğine katıldı. Sherry bizim elimizde güvendeydi. Birkin'ı
yadsıyamazdım. Bu küçük kızda özel bir şeyler vardı.
Rapor 2
Temmuz 1978 - Deney
Orayı ilk ziyaret ettiğimde 18 yaşını doldurmuştum. Yani 20 yıl kadar
önceydi. Helikopterden indiğimde girdap gibi dönen rüzgarın havayı nasıl
kamçıladığını hatırlıyorum. Eski konak (Spencer Konağı) yukarıdan izlendiğinde
her şey oldukça normal gözüküyordu, fakat yer seviyesinden bakıldığında
yaklaşılmaz, eşsiz bir şeyler sezinleniyordu. Birkin (Benden iki yıl daha küçük)
her zamanki gibi sadece araştırma notlarıyla ilgileniyordu. Daha önce bağlı
bulunduğumuz yetkili eğitim merkezinin kapatıldığı günden, iki gün önce konağa
atanmıştık. Bu sanki planladığımız bir şey ya da çok büyük bir tesadüf gibi
gözüküyordu. Fakat muhtemelen gerçek doğruyu bilen tek insan Spencer’dı. Spencer,
Arklay Araştırma Merkezi’nin T virüsü üzerinde çalışan ana adamlarından biriydi.
Helikopter iner inmez merkezin başkanını asansörün önünde bizi karşılamaya hazır
bekliyor bulduk. Adamın adını hatırlamıyorum bile. Kim formalitelerle ve onun
gibi figür bir başkanla ilgilenirdi ki? O günden itibaren Arklay Araştırma
Merkezi bizimdi. Ana araştırmacılar olarak çalışmalardan her yönüyle biz sorumlu
tutulmuştuk. Bunu tabii ki Spencer planlamıştı. O bizleri seçmişti.
Merkez başkanını görmezden gelerek asansöre bindik. Ben bir gün önceden binanın
planını ezberlemiştim bile ve kötü niyeti olmamasına rağmen, Birkin diğer
insanlara gerçekten hiç bir zaman özen göstermemişti. Muhtemelen bizimle tanışan
insanlar ilk beş dakika içerisinde oldukça sıkılmışlardı. Buna rağmen merkez
başkanı hiçbir reaksiyon göstermiyordu. O zamanlar ben son derece merkezci genç
bir adamdım ve gerçekten merkez başkanına dikkat bile etmedim. Fakat sonuçta,
ben gerçekten Spencer'ın oyuncağından başka bir şey değildim. Merkez başkanı da
Spencer'ın altında çalışıyordu ve en azından o Spencer'ın neyin peşinde olduğunu
ve ne düşündüğünü biliyordu. Asansörle yukarıya çıktığımız süre boyunca Birkin
elinde taşıdığı dokümanlardan gözünü ayırmamıştı.
Birkin'in çok yakından incelediği doküman, Afrika'da ortaya çıkan yeni bir virüs
hakkında olan bir rapordu. Virüs "Ebola" adı ile biliniyordu. Şu anda dünyada
Ebola virüsü hakkında çalışan birçok insan var. Bu insanların neden Ebola virüsü
üzerinde çalıştıkları hakkında iki büyük neden olabilir. İnsanlara yardım etmek
veya onları öldürmek! Sizin de muhtemelen bildiğiniz gibi Ebola virüsünü taşımak
% 90 ölümle sonuçlanır. 10 gün içerisinde virüsü taşıyan insanın organları
süratle tahrip olur. Şu anda bile bunu önleyebilecek ya da tedavi edebilecek
bilinen bir yol yok. Virüsün, insan ırkının çok geniş bir kısmını ortadan
kaldırabilecek etkiye sahip olduğunu söylemek mümkün.
Tabii ki bundan önce biyolojik silahların yasaklanması ile ilgili anlaşma
nedeniyle, bir silah olarak Ebola virüsünün üzerinde çalışmak bizim için yasal
değildi. Buna rağmen bunu araştıran bizler olmasak bile, başka bir ekibin aynı
şeyi yapmayacağına dair bir delil yoktu ve sonuç olarak araştırmanın bizim için
uygun olduğu kararına varıldı. Uluslararası hukukta, kabul edilen ve yasaklanan
arasında ince bir çizgi vardır. Virüsün bir silah olarak değil de, hastalığı
önleme metodu olarak nasıl kullanılabileceği hususunda bir araştırma yapmak
zaruri olmuştu. Bir virüsü tedavi amaçlı araştırmakla, o virüsü bir silah olarak
araştırmak arasında gerçekten bir fark yoktur. Her ikisi de birbirine çok benzer
oldukları için, aslında bir tedavi yöntemini araştırıyor gibi görünürken,
gerçekte virüsü bir silah olarak araştırmak mümkün. O zaman Birkin, Ebola
raporuna inceliyor olsa bile, aslında gerçekten Ebola virüsü hakkında araştırma
yapmıyordu.
Ebola virüsünün birçok zayıf noktası vardı. İlk olarak virüs eğer bir insan
vücudu içerisinde değilse, sadece bir kaç gün hayatta kalma şansı vardı. Eğer
güneş ışığına (Ultraviyole ışığına) çok uzun süre maruz kalmışsa, çok kısa bir
zaman içinde ölebilirdi. İkinci olarak bedenine girdiği insanı çok kısa bir
zamanda öldürdükten sonra, başka bir bedene transfer olması için yeteri kadar
zaman yoktu. Son olarak virüs sadece direk temasla transfer oluyordu ki, bu da
kolayca engellenebilirdi. Söyleyeceklerimi hayal etmeye çalışın. Eğer bir insan
virüsten ağır derecede etkilenmişse (Hastalık bütün vücuda yayılmışsa) ayağa
kalkıp yürümesi mümkün müdür? Bu hastalığı taşıdığını bilmeksizin kendi arzusu
ile diğer insanlarla direk kontakta bulunmuştur. Peki, Ebola virüsünün RNA'sı
bir insanin genetik kodunu değiştirirse ve eğer o insan ölmeden virüsü
taşıyabilir hale gelirse ne olur? Eğer bu insanda bir hayvanın çarpışma gücü
varsa neler olabilir? Bu insan vücudunda virüs taşıyan yaşayan bir ölü olamaz
mıydı? Başkalarını etkileyebilecek bir şey yani "Yaşayan bir biyolojik silah"
gibi diyebilirim. Tahmin ediyorum bizler şanslıydık, çünkü Ebola virüsü onca
şeyi yapacak güce sahip değildi. Acaba böyle bir virüsü yanlış bir insanın eline
vermeden başarılı olabilir miydik?
Arklay Laboratuarı, Spencer tarafından yönetiliyordu ve bu amaçla kurulduğu
anlaşılıyordu. Yukarıda sıraladığım özellikleri taşıyabilen bir hastalık
yaratmak için. Resmi olarak laboratuar, sadece virüsleri tedavi amaçlı araştıran
bir farmakoloji şirketi olarak biliniyordu, fakat gerçekte biyolojik silahlar
üreten bir fabrikaydı. Kökende şirket genleri yeniden kombine ederek ana virüsü
yaratmak üzerine kurulmuştu. Bu yeni ana ya da Progenitor virüsten biyolojik
silahlar üretebilmek için, Spencer ve onun araştırma ekibi yaratmış oldukları
virüsü güçlendirmek için, virüs mutasyonu (Değişimi) üzerine çalışmaya
başlamışlardı. Bu da T virüsü deneyi olarak biliniyordu. RNA içerikli virüsler
kolayca mutasyona uğrayabilirdi. Mutasyon sonucu onların niteliklerini
güçlendirmek mümkündü. Birkin'in Ebola virüsü ile çok yakından ilgilenmesinin
sebebi, Ebola genlerini Progenitor virüsü ile yeniden kombine ederek onun
kalitesini arttırmayı düşündüğündendi.
Bir süre sonra araştırma merkezine varmıştık ve Ebola virüsü örneği bizi
bekliyordu. Bir kaç kez asansörleri değiştirdikten sonra, sonunda kompleksin
sonuncu katına ulaştık. Vardığımızda Birkin bile merakla bakmıştı. Onunla ilk
defa karşılaşıyorduk. Bu kız hakkında tek bir kelime bile işitmemiştik. O
araştırma merkezinde en gizli tutulan sırdı. Onun hakkında kompleksin dışına en
ufak bilgi sızdırılmıyordu. Kayıtlara göre bu kız ilk kurulduğu günden beri
araştırma merkezindeydi. 25 yaşındaydı. Fakat biz onun adını da ve neden burada
olduğunu da bilmiyorduk. T virüsü için deney nesnesi olarak kullanılmıştı.
Deneye başladıkları gün 10 Kasım 1967 yılıydı. T virüs deneyini 11 yıl boyunca
onun üzerinde uygulamışlardı. Birkin bir şeyler mırıldandı. Belki de bizim
içinde olduğumuz durumu lanetleyecek kelimeler vardı. Belki övgü kelimeleri
vardı. Sonuçta bir daha geri dönemeyeceğimiz bir noktaya gelmiştik. İki
seçeneğimiz vardı; araştırmamızda başarılı olmak ya da burada o kız gibi
çürümek. Tabii ki bu sadece bir seçimimiz var anlamına geliyordu. Kız borulu bir
yatağa bağlıydı ve onunla ilgili bir şey beni düşündürdü. Bu başından beri
Spencer'ın planının bir parçası mıydı?
“Şimdi yoluma çıkan herhangi bir şey ya da herhangi biri bunun bedelini yok
olmakla ödeyecekti. Şimdiye kadar bu böyleydi bundan sonrada böyle olacaktı.”
Böyle bir sözü söyleyen adamın karşısında kim durmak ister veya kim durabilir?"
Kopma noktası
Wesker’ın kendi ağzından geçmişini ve geleceği ile ilgili planlarını kısaca
öğrenmiş olduk. Raporlarında kendi hayatının yanı sıra, Resident Evil Zero ile
birlikte birinci, ikinci ve üçüncü oyunlarda ne olduğunu özetlemiş de oluyor.
Onun bıraktığı yerden devam edelim.
Wesker, 17 yaşında Umbrella’ya stajyer olarak girdi. Şirkette kendisi gibi
stajyer olan ve daha sonraları yıllar boyu pis işler yapacağı suç ortağı olacağı
William Birkin’le birlikte, Umbrella Şirketi’nin kurucularından James Marcus
tarafından idari eğitim tesislerine yollandı. Wesker ve Birkin yıllar geçtikçe
Marcus’un en iyi çırakları ve en güvenilir adamları haline geldiler. İdari
eğitim tesisleri kapatıldıktan sonra, Marcus kendi araştırmalarına sürdürmeye
devam ederken, iki genç bilim adamı da, T virüsünün araştırılması için; Ozwell
Spencer tarafından Arklay araştırma laboratuarlarına transfer edildiler. Wesker
ve Birkin’in bu araştırmaları, 13 yıl boyunca, üç farklı aşama üzerinden devam
etti. Araştırmanın (Tyrant biyolojik silahların yaratılması) üçüncü aşamasına
gelindiği zaman, Spencer tarafından onlara gelen bir emirle Marcus’un üzerinde
çalıştığı diğer projenin çalınması istendi. Marcus’un projesi çalındıktan sonra,
Birkin bu çalışmalara başlayarak sonunda G virüsünü keşfetti. Spencer da bu
projeye destek verdi. Wesker bu olaylardan sonra Spencer’ın ana projesi T virüsü
(Tyrant virüsü) hakkındaki planlarından şüphe duymaya başladı. Bir nevi
kendisini bu projelerden soyutlayıp, Umbrella’dan kendisinin başka bir birime
verilmesini talep etti.
Umbrella bu isteğini uygun buldu ve onu Raccoon Polis Departmanı’na bağlı olarak
S.T.A.R.S. ekibini kurmasına yardımcı oldu. Wesker raporlarında bundan sonra ne
olduğunu yukarıda anlatmıştı. Sonuçta güç elde etmek istiyordu, ama bu gücün ona
belirli bir fedakarlıklar yapması gerektirdiğini çok iyi biliyordu. Maalesef bu
fedakarlık onu insanlıktan çıkaracaktı. Daha önce Birkin’den elde ettiği virüsü
kendisine enjekte etti, daha sonra Tyrant’ı serbest bırakıp kendisine
saldırmasına izin verdi. Böylece şeytani Wesker doğmuş oldu. Vücuduna yayılan
iki virüsün etkisiyle ölü durumuna geçip hayatı sona erecekti, fakat bu onu
öldürmeyecekti. Virüsler sayesinde insanlığını kaybedip, insanüstü bir kuvvete
ve çevikliğe sahip olacaktı. Bu etkileşim sonucunda istenilen olmuştu. Mutasyon
diğer biyolojik silahların aksine Wesker da bir değişim başlatmadı, değişim olan
sadece gözleriydi. Gözleri kırmızı olmuştu ve bu nedenden dolayı da hikâyeye
dikkat ettiğimizde, Wesker sürekli olarak güneş gözlükleriyle dolaşmaktadır.
Kod adı Veronica
Wesker’ın akıbeti bütün bu olanlardan sonra öldü diye rapor edildi. Aslında o
ölmemişti. Konak olaylarından ve Raccoon Şehri’nin yok olmasından tam üç ay
sonra, Rockford Adası’ndaki Umbrella şirketine ait Antarktika Tesisleri’nde
bulunan Veronica virüsünü çalmak için tekrar ortaya çıktı.
Esasında ilk üç seriden sonra, yani Raccoon Şehri’nin yok olmasıyla hikâyemizde
bitmiş oluyordu. Capcom, Resident Evil’ı üç oyundan oluşturmuştu. Yapımcılar
büyük bir patlama yapan ve sevilen serinin ardından, devam oyunlarını yapmaya
başladı. Erken sayılabilecek bir finalin ardından, ana senaryoya bağlı kalarak
yeni bir oyunla, oyun severlerin karşısına çıktılar.
Resident Evil: Code Veronica seriye yeni bir tat ve zevk kattı. İşte bu büyük
zevki oyuna ve hikâyeye veren karakterlerden birisi de yine Albert Wesker’dı.
Wesker’ın buradaki hedefi yine bir biyolojik silah olan Veronica virüsüydü.
Hikâyeye döndüğümüz de, Wesker’ın karşısına Ashford ve Redfield kardeşler
çıkıyor. Alexia Ashford, Umbrella’nın en önemli bilim adamlarından birisi.
Şirketin desteğini arkasına alarak yeni bir biyolojik silahı yaratmak üzeredir.
Yaratılan bu silahın adı da Veronica Virüsü. Wesker’ın amacı Ata, T ve G
virüsünün ardından, diğer biyolojik silahlar kadar güçlü olan bu virüsü
çalmaktır. Tabii ki bunu başarması da hiç de kolay olmayacaktır.
Wesker’ın Antarktika Tesisleri’ndeki görevi sırasında, kız kardeşi Claire’i
kurtarmaya gelen can düşmanı Chris ile yolları kesişir. Bu esnada Chris, Alexia
ile karşılaşır ve onu yok etmeyi başarır. Wesker hala Veronica virüsünden bir
örnek alamamıştır. Virüsü alabilmek için oyundaki karakterlerden biri olan,
Steve Burnside’ın cesedini alarak adadan kaçmaya çalışır. Bu esna da yine Chris
ile karşılaşır. İlk başta Chris’i kandırmaya çalışır ve kendi saflarında yer
almasını ister. Chris’in amacı ise hem Umrella’nın tüm faaliyetlerini sona
erdirmek, hem de can düşmanı Wesker’ı öldürmektir. Sonuçta iki karakter ölümüne
bir kavgaya girerler. İnsanüstü bir güce sahip olan Wesker’a karşı hiçbir şansı
olmayan Chris’in yardımına, kavga sırasındaki patlamalar yetişir. Patlamalar
sırasında yaralanan ve düşen parçaların altında kalan Wesker’dan kaçmayı
başarır.
Wesker’ın akıbeti Code Veronica’da böyle son buldu. Artık kendisini Resident
Evil severlere iyice kabul ettiren bu müthiş düşman acaba ölmüş müdür?
Resident Evil 4, sürprizlerin yaşandığı yeni bir bölüm
Code Veronica bittikten sonra, Capcom oyun dünyasında bomba gibi düşecek olan
Resident Evil 4’ü duyurdu. Yapım, tamamen RE’nin tüm unsurlarından koparılmış;
yeni bir oynanışa sahip, yeni nesil için hazırlanan, kısaca evrim geçirmiş bir
oyun olarak karşımıza çıkarıldı. Büyük sürprizlerle dolu bu bölüm, her açıdan
tamamen değiştirilmişti.
Wesker’ın hikâyesi, Code Veronica’dan tam 6 yıl sonra, dördüncü oyunla yeniden
başlamış oldu. İsterseniz konuya biraz göz atalım. Birleşik Devletler
Başkanı’nın kızı Ashley, Massachusetts Üniversitesi’nde okuyordu. Okuldan eve
dönerken Los Illuminados lideri Osmund Saddler‘in emri altında Jack Krauser
tarafından kaçırılarak, bu gizli tarikatın Avrupa’daki köyüne götürüldü.
Ashley’i kaçırmalarının sebebi ilk başta fidye için gözüküyordu, çünkü kendisi
başkanın kızıydı ve tüm arama çalışmalarına rağmen hiçbir yerde bulunamadı.
Ashley’nin kaçırılmasından sonra ortaya Wesker’ın ajanı Ada Wong çıktı ve
Ashley’nin Avrupa’da olduğuna dair bazı kanıtları hükümete gönderdi. ABD
hükümeti Ashley’i kurtarması için hükümet ajanı olan Leon S. Kennedy’i Avrupa’ya
gönderdi.
Evet hikâyemiz tam olarak Leon’un köye varmasıyla bu şekilde başlamış oluyor.
Senaryoda en büyük sürprizlerden biri ise ikinci oyunda öldüğünü düşündüğümüz
Ada Wong’un, Wesker’ın ajanı olarak karşımıza çıkmasıydı.
“Bir sefer öldüm. Ölümün karanlık parmaklarının bana yaşattığı soğuğu asla
unutmayacağım. Uyandığım zaman, nefret, benim yeni efendim oldu.”
Wesker, 6 yıl sonra yine ortaya çıktı. Bu seferki misyonu Avrupa’daydı, yeni
bulunan biyolojik bir silahla ilgileniyordu. Bu silahın adı Las Plagas
parazitiydi. Wesker, Umbrella’nın yok olmasından sonra şirketi yeniden diriltmek
için bu parazite ihtiyacı vardı. Bir şekilde bu parazite ulaşmalıydı; bu parazit
bir tarikatın elinde bulunuyordu ve bu tarikatın içine sızmalıydı. Bunun için de
Jack Krauser ve Ada Wong’u kullandı. Krauser ilk gönderilendi, Wesker kimseye
güvenmediği için arkasından da Ada Wong’u yolladı. Umbrella’nın çöküşünden sonra
geriye kalan şirket yöneticilerinden bir kaçı eczacılık adı altında şirketler
kurdu. Wesker, bu şirketlerden birisiyle temas kurdu, ama şirketin adı tam
olarak bilinmiyordu. Esasın da bu şirket, Ada Wong’un gerçek patronu olan bir
şirketti. Hikâyenin tamamını isterseniz Ada Wong’un yazmış olduğu raporlardan
okuyalım.
Ada Wong Raporları (Las Plagas Raporu)
Bu görevi almamın tek sebebi kendi meseleme daha yakın olabilmekti. Ne
olacağı önemli değil, kimsenin bunu fark etmesine izin veremem. Elbette
gölgelerde saklanmak benim tarzım değil. Kendimi ona fark ettirip bir kez de
olsa tavsiye önereceğim. İşte benim şu ana kadar bildiğim.
Osmund Saddler'in tarikatı “Aydınlık Olanlar” olarak bilinir. Las Plagas olarak
adlandırdıkları bir çeşit parazit organizmayı yaşama geri döndürmüşlerdi. Benim
organizasyonumun bildiği şimdilik bu, buna rağmen Saddler'in hareketleri
izlenmeye değer olarak görülüyor. Salazar ailesi, nesiller boyunca Las Plagas'ı
kontrol etme yeteneğindeydiler. Organizasyonumun teorisine göre sadece
parazitlerin etkilendiği eşsiz bir frekans dalgasını onları kontrol etmek için
kullanılıyor. Köpek düdüklerinin prensibi ile aynı.
Bunu ele geçirdiğimiz bir doku örneğinin analizi ile anladık, doku ses
dalgalarını hissedecek bir organ içermekteydi. Tarikat üyelerinin seremoni için
asalar taşıdıklarını gördüm ve bunun seslerle alakası olup olmadığını merak
ettim. Tabii ki bu sadece bir fikir, organizasyonum bu teorileri kanıtlamak ya
da yıkmak için örneklere ihtiyacı var. İşte bu benim ana görevim ve kendimi
organizasyona kanıtlamak için tek yolum. Bu satranç oyunundaki açılış hamleleri
yapıldı. Artık geri dönüş yok!
Kolay değildi. Fakat görevin başarıya ulaştığını söyleyebilirim. Örneği elime
almak başlıca görevimdi, fakat Wesker'a farklı bir hediye gönderdim, sadece
organizasyonun istediği şekilde. Onunla çalışır gibi görünmek eğlenceliydi.
Albert Wesker… Merak ediyorum şimdi nereye yönelecek acaba? İçimden bir ses
bunun sadece sıradakilerden önce bir tadımlık olduğunu söylüyor. Umbrella ona
güç sağlamıştı, kendisi için planlar yaparken onları kullanmıştı ve şimdi
Umbrella yoktu.
Eski Umbrella kutsallığının yok olması, bu gücün çabası ile yeni birini
yükseltiyordu. Kendi yanlışlıklarından çekiniyorlardı ve kendi şahsi savaşlarını
aydınlık ile karanlık arasında veriyorlardı. İşte bu yüzden Wesker, yeni
Umbrella’sını açmak için asla durmayacaktı. Dev ecza şirketi tıbbi ilaçlarla
ilgili kuruluşlarını dünya çapında oluşturmuştu. Wesker’ın onlarla Umbrella’nın
devamı için temasta olduğunu kesin olarak biliyorduk. Yeni haberlerini oradan
alacağımıza şüphe yoktu, organizasyon tetikte kalmalıydı. Fakat Wesker aptal
değildi. Organizasyonun ne düşündüğünü kesinlikle biliyordu; o ve ben gelecek
hamle yapılmadan önce hala kedi fare oyunumuzu sürdürecek kadar zamana sahiptik.
Görev tamamlanmış olabilir, fakat savaş yeniden başlayacak, bundan kimsenin
şüphesi olmasın.
Evet, Ada Wong’un dediği gibi “Savaş yeniden başlayacak”. Dördüncü oyun bu
şekilde bittikten sonra, uzun bir bekleyiş sürecine girildi. RE4 öyle bir yerde
bitti ki, tadı damağımızda kaldı.
Resident Evil 5, sürprizler devam ediyor! İstemediğimiz olaylar yaşanıyor…
Umbrella Şirketi’nin kurucularından Dr. James Marcus’un yaşadıkları, Spencer
konak olayları, Raccoon Polis Karakolu, Raccoon şehri ve Nemesis projesi,
Rocfort Adası Antarktika Tesisleri’nde de yaşanan olaylar, (Rusya’daki Umbrella
Caucasus Araştırma Merkezi hikâyesi, Resident Evil: Umbrella Chronicles’da
anlatılan yan hikâye olduğundan bu konuya girmek istemedim) Başkanın kızı
Ashley’nin kaçırılması, Las Plagas Paraziti’nin gücü ve sırları, son olarak
beşinci oyun olan Afrika macerası…
Tüm bu serilerde anlatılanların ve yaşananların içinde olan bir tek adam vardı.
Olmasının yanı sıra, oyunun trajik bir konuya sahip olmasını da sağlayan kişi
Albert Wesker’dı. Başından sonuna kadar yapılmak istenilenleri özetlersek, amaç
mükemmel bir biyolojik silah yaratmaktı. Bu özeti, Umbrella’nın ulaşmak istediği
son noktayı, yine Wesker’ın kendi yazdığı bir raporundan okuyalım.
Albert Wesker Raporu
Biz, ileri düzey savaşan biyolojik bir yaratık oluşturmayı denedik. Zekâya
sahip olacak, emirlere uyacak ve bir asker gibi görev yapacaktı. Ona Tyrant
adını verdik. Ama önümüzde dev bir engel vardı. Tyrant için deney
yapabileceğimiz bir canlı örnek bulamıyorduk. Tyrant için genetik yönden adapte
olabilecek insanların bulunması son derece zordu. İşte bu T virüsünün doğası
yüzündendir. Zombileri yaratmak için ideal olan virüs, insanlar için uygundu,
ancak beyin hücrelerini geriletmek gibi bir hatası da vardı. Biz hafızasını
koruyabilecek bir taşıyıcıyı Tyrant'a dönüştürmek istiyorduk. Bu hatayı
yenebilmek için Birkin, beyinde en az zarara sebep olacak değişkeni çıkarmaya
uğraşıyordu. Yine de bu değişken kalıtsaldı ve aşırı derecede nadir bulunuyordu.
Genetik Analiz Takımı'nın simülasyon raporu sadece on milyonda birinin T virüsü
ile enfeksiyon olunca bir Tyrant'a dönüşeceğini söyledi. O, daha çok insanları
Tyrant'lara dönüştürebilecek bir virüs modelini geliştirmenin mümkün olduğunu da
söyledi. Yine de araştırmayı fazla uzatmak, bize her şeyden önce, mükemmel insan
denekler gerektiriyordu. Bize bu kadar örneği sağlayabilecek küçük bir olanak
vardı, çünkü biz koca Amerika’yı araştırsak bile, en çok 50 tane örnek
bulabilecektik. Aslında, azami gayret sarf edip birkaç örneği toplayabildik.
Araştırmalarımız başlangıçta durmuştu.
Raporunda erişilmek istenen son noktayı koyuyor. Wesker’ın elinde T, G, Veronica
Virüsü ve Las Plagas Paraziti bulunmaktaydı. Her türlü zorluğa ve engele karşı
bir şekilde biyolojik silahları elde etmeyi başarmıştı. Her olayın içinde olduğu
gibi, RE5’te Afrika olaylarının içinde de olması kaçınılmazdı. Çökertilen
Umbrella Şirketi’nin rakipleri de bu silahlardan birçoğuna sahipti ve bütün
bunları Wesker’ın sayesinde elde etmişlerdi. Wesker elinde bulunan bu silahlar
sayesinde, büyük bir güçe ve servete kavuşmuştu.
Wesker için para ve güç çok önemli değildi. Onun ilgilendiği asıl mesele ve
sıkıntıların kaynağı Umbrella Şirketi’nin kurucularından Ozwell E. Spencer’dı.
Umbrella’da geçen tüm hayatı boyunca Spencer’ın gerçekte ne istediğini,
planlarını ve düşüncelerini bir türlü çözememişti. Spencer’ın biyolojik silahlar
konusundaki yatırımları çok gereksiz görülüyordu. Neden tüm varlığını biyolojik
silahların geliştirilmesine harcıyordu? Neden bu silahlar için yüzlerce insan ve
Raccoon Şehri yok edilmişti? Bu sorular Wesker’ın içini kemiriyordu.
Wesker, kafasının içinde sürekli dolaşan bu soruların cevabını bulmak için
Spencer’ı aramaya başladı. Spencer’ı bulmak o kadar da kolay değildi. Hiç
kimsenin bilmediği veya aramaya cesaret etmediği bir yerde saklanıyordu. Wesker,
Spencer’ın elde etmek istediği gücü ve sebeplerini mutlaka öğrenmeliydi. Elinde
tuttuğu her kaynağı, parasını, zamanını ve bağlantılarını kullanarak; uzun
süredir aradığı Spencer’ı nihayet buldu.
Sonunda Wesker bir sonbaharın gecesinde, Avrupa’daki Spencer’ın kaldığı antik
kaleye ulaştı. Wesker yaşlı adamın onu görünce şaşırmasını bekliyordu, ama onun
yerine karanlık görünen yaşlı gözlerle ona doğru baktığını ve yavaşça
konuştuğunu hissetti.
-Döndün!
Evet işte karşısında tüm olayların sorumlusu ve kafasındaki soruların cevabını
verebilecek kişi duruyordu. Beklediği bir Spencer karşısında yoktu; tamamen
çöküntüye uğramış, zavallı bir adam görüntüsü onu bir hayli şaşırtmıştı. Tüm
kaygılarının kaynağı artık karşısındaydı. Yaşlı adam konuşmaya başladı. Biyo-organik
silahların yapımı onun için sadece gerçek bir başarı anlamına geliyordu.
İnsanlığın, güçlü evriminin başlangıcının tek yani güçlü virüslerden geçiyordu.
Şimdiki insanlık yok edilecekti ve yeni güçlü bir insan ırkı yaratılacaktı.
Yaratılan yeni güçlü ırkla kendi dünyasını kurup, o dünyanın tanrısı olacaktı.
İşte bunu gerçekleştirmesi için üç önemli şeye ihtiyacı vardı.
ATA Virüsü
Bu virüs olmadan, hayallerine hiçbir zaman kavuşamazdı. ATA virüsünü bulduğu
zaman bir sonraki planlarını gerçekleştirebilecekti.
Umbrella Şirketi
ATA virüsü sayesinde yaratmak istediği biyolojik silahların araştırılmasında en
önemli rolü üstlenecek şirketti. Umbrella araştırmalarının getirdiği mali
kazançlar, onun için sadece ikinci planda kalacaktı.
Üçüncü unsur
Üçüncüsü en çok ihtiyacı ve en büyük hayali olan ise Albert Wesker’ın
kendisiydi. Yeni bir ırkın başlangıcı Wesker’dı, ama insanlığın yeni türü neye
benzeyecekti?
ATA virüsü yeni yaratılacak ırkı popülasyona ve doğal ayıklanmaya teşvik
edecekti. Bu Spencer’ın planının arkasındaki esas dayanak noktasıydı. Yeni insan
ırkının, bu seçim süresiyle getirilmesi onun rüyalarındaki gibi olmasa bile,
bazı sorunlar ortaya çıkaracaktı. Hikâyeye bakıldığında çıkartmıştı da…
Bu evrimin tamamlanmamış bölümü yaşayan insanlara çok fazla güç ve zeka
verecekti, ama insanın bilgisini, karakterini veya mantığını tamamen
etkilemeyecekti. Eğer tembel ve aşağılık kişiler bu yeni ırkın parçası olmak
için sağ kalırlarsa, Spencer’ın yaratacağı yeni dünya kötü bir şekilde
etkilenecekti. Bu sebeple Spencer hayallerinin yok olmasını istemiyordu ve bunun
olmaması için yeni bir plan yaptı. Bu planına göre projenin adı Wesker
Projesi’ydi. Ana araştırmacı olduğu zaman isimlendirmişti.
Yeni projesine göre, yüzlerce üst düzey akıllı ebeveyn tarafından tüm ülkelerde
dünyaya getirilip, hepsi toplanacaktı. Eğer bilgileri, mantığı ve bencillikleri
genetik uygulamalarla düzeltilemiyorsa, değerlerini çocuklara ne zorunlu
sayıyorsa kendisi aşılamalıydı. Bu çocukların hepsine Wesker soyadı verilmişti
ve bu işlemden sonra dünyanın etrafında kontrol edilen çevrelere yerleştirdiler.
Bu sayede bu çocuklar tüm dünyada Umbrella Şirketi’nin gözetimi altına alındılar
(Resident Evil filminden bir alıntı olmuş, klonlama olayına benzetmişler).
Çocuklara kendilerinin izlendikleri hiçbir şekilde fark ettirilmiyordu.
Umbrella’nın kontrolü altında hepsi bulundukları bölgede en iyi eğitimi
alıyorlardı. Birkaç yıl sonra sadece aralarından bir çocuk özel yeteneklerini
gösterdi ve Raccoon Şehri’ndeki Umbrella Araştırma Merkezi’ne gönderildi. Bu
çocuğun adı Albert Wesker’dı. Spencer, Albert’ın hareketlerinden ve tüm
özelliklerinden memnun olmuştu. Eğer diğer çocuklar da onun gibi olsaydı,
Spencer hayal ettiklerine bir nebze de olsa kavuşmuş olacaktı. Spencer daha
sonra planının ikinci bölümüne geçti. Wesker’ın tüm çocukları bir tür deneysel
virüs ile yönetilecekti. Yetenekli Wesker çocuklarından bazıları virüsü tıbbi
yardımla, bazıları ise zorla almıştı. Albert Wesker farklı değildi. Ortağı olan
William Birkin ona deneysel virüsü vermişti. Wesker’ın çocuklarından bir çoğu bu
deneyler sırasında öldü. İçlerinden birkaç tanesi de hayatta kalmayı başardı.
Albert Wesker da onlardan birisiydi ve ortadan kayboldu.
Albert yaşamı boyunca bu rahatsızlığı üzerinde hissetti. Wesker’ın tüm çocukları
Spencer’ı ortaya çıkarmaya programlanmıştı. Spencer’ın beklediği gibi sonunda
Albert onu bulmuştu. Spencer maalesef bir unsuru yanlış hesaplamıştı. Onun
yaşamı ancak sırrı tuttukça devam edebilirdi. Gizem ortaya çıktıktan sonra,
Wesker’ın kendisini engellemesine gerek yoktu. Bunların hepsi, güçsüz ve yaşlı
bir adamın ölümünün ayak sesleriydi.
-Tanrı olmak… Şimdi artık Tanrı benim
Bu sözleriyle Wesker, Spencer’ın ona takmış olduğu prangalardan kurtulmasına
sebep oldu. Eskiden emir verdiği kişiler Chris ve Jill’in aynı anda Spencer’ın
kalesine gelmesi tesadüftü, ama Wesker işaretini almıştı. Zayıf, her zaman
seçilmişin arzusuna direnirdi. Wesker’ın kendi evrimine ve insan evrimine
yansıttığı yeni amacıydı.
Wesker, Spencer’ın kalesinde yaşanan olaydan sonra yeraltına indi ve
faaliyetlerini sürdürmek için öldüğü haberlerini yaydı. Yeni bir biyolojik silah
olan Uroboros virüsünü alma başarısını kazandı. Uroboros virüsü planlarının
gerçekleşmesine izin verecekti. Böylece yeni insanlığın tanrısı olarak kendisini
ilan edecekti. Sonuçta hikâyenin nasıl bittiğini ve ne olduğunu çok iyi
biliyoruz Wesker…
Albert Wesker için son sözler
Övgüyle başladığımız bu karakterin yazısını, övgüyle tamamlamak umarım yanlış
olmaz. Wesker, hikâyede başından sonuna kadar genel yapı itibariyle gerçekten
çok güçlü bir yapıya sahipti. Hikâyede anlatıldığı gibi, onun çok büyük amaçları
ve çalışmaları olmuştur.
O bir Rönesans adamıdır. Bilim alanlarında büyük bir usta; biyoloji ve viroloji
konularında uzmandır. Silah gelişimi, savaş, taktik, polis prosedürü, casusluk,
cinayet, hile, şantaj konularında tam bir profesyoneldir. Dövüş tekniğinin yanı
sıra, uluslararası bağlantı ve pazarlık konusunda da mükemmel bir yapıya
sahiptir. Tüm bu yeteneklerini, amacına ulaşmak için bütün gücüyle
kullanacaktır. Albert Wesker’ın adı artık tüm dünyada bilinmeli ve
hatırlanmalıdır.