ArtılarYeni nesile yakışan grafikler ve çevre tasarımı, harika hasar sistemi ve kaza sahneleri, adrenalin dolu eğlenceli yarış seçenekleri, harikulade motor ve çarpışma sesleri, online desteği
EksilerYarışlarda yardımcı bir yön oku olmaması, yarışlara girmek için kısa bir yol olmaması, Crash modu yok
"Yazı için Ertunga Gündüz'e teşekkür ederiz."
Criterion Games'in yarattığı ve 2001'de ilk olarak PS2'de gördüğümüz, bir
sonraki sene de Xbox ile GC konsollarına çıkan ve daha sonraki serileriyle
oyuncuları kendine bağlayan, çılgın yarış oyunu Burnout'ın sonuncusu, Paradise
alt ismiyle yeni nesil konsollarımızda sonunda oyunseverlerle buluştu. İlk
çıktığı zamandan beri müthiş ilgi çeken, hatta ikinci oyunu için yapılan bir
araştırmada oyun oynamayı sevmeyen insanlara bile fikir değiştirten, klasik
arcade yarış oyunlarının aksine eğlenceyi ön planda tutan bu oyunu PlayStation
3'de oynamak ayrı bir zevk haline gelmiş.
Yeni nesildeki, eski nimetler
Yeni nesil konsollar deyince insan doğal olarak ilk önce grafiğe bakıyor. Bu
yüzden oyunun sahip olduğu görsellikten başlayalım. Criterion, ilk çıkardığı
kötü grafikli Burnout'dan sonra diğer serilerde grafik olayını daha ciddiye
almaya başladı. Her ne kadar zevkli olsa da ilk oyundaki detaysız ve özensiz
görünen araç ve çevre onları da etkilemiş olacak ki, ikinci yapımla beraber
grafikler her Burnout oyununda gelişti. Yeni nesil konsolların sunduğu güç ile
bu sefer grafikleri arcade türündeki yarış oyunları içinde en iyisi diyebiliriz,
hatta araç modellemeleri bence çok başarılı olmuş. Her zaman grafikleriyle ön
planda olan NFS serisinin son üyesi Pro Street'in çok üstünde araç modellemesine
sahip Burnout: Paradise. Bunun dışında çevre de oldukça gelişmiş, her
ayrıntısına kadar düşünülmüş büyük bir şehir yaratılmış ve gayet de başarılı bir
iş çıkmış ortaya. Açıkçası Criterion grafik konusunda bayağı bir çalışmış, bunu
oyunu oynarken girdiğiniz her sokaktan çıktığınız her dağ yoluna, son gaz
gittiğiniz tren yolundan topraktan oluşan kestirme yollara kadar şehrin her
köşesinde hissedebiliyorsunuz.
Teknik olarak eksiklikler yok diyemeyiz, kaplamaların çok iyi olduğunu
söyleyemem, ancak oyun çok hızlı olduğundan çok göze batmıyor, fakat doğal
olarak göze batan belirgin bir eksiklik var o da, Anisotropic Filtering (AF).
Bunun dışında PS3'deki Multiplatform oyunların çoğunda göremediğimiz Anti-Alising
(AA) ise, bu oyunda gayet başarılı bir şekilde kullanılmış. Ayrıca bahsetmek
istediğim diğer nokta High Dynamic Range (HDR). Oldukça fazla hatta abartılacak
düzeyde kullanılmış. Çünkü bazı anlar ışık araca öyle yansıyor ki aracın o kısmı
tamamen sararıyor ya da yola vurduğunda yol sapsarı oluyor ve üstüne inanılmaz
derecede gözünüzü rahatsız ediyor. Açıkçası neden bu kadar abartılı olarak
kullanılmış pek anlam veremedim. Grafik konusunda son olarak 720p ve 60FPS
olduğunu ve herhangi bir Framerate sorunu da olmadığını belirteyim. Genel olarak
sahip olduğu görselliğin her oyuncuyu fazlasıyla tatmin edecek düzeyde olduğunu
rahatlıkla söyleyebilirim.
Özünden çıkmak
Burnout'u oynayan herkes oyunun sahip olduğu içerik ve oynanış konusunda az çok
bilgi sahibidir. Zaten oyun PS2'deki Dominator'a kadar hep aynı çizgide
ilerlemiş ve belirgin bir değişiklik olmamıştı. Ancak Dominator ile başlayan
bazı değişiklikler Paradise'a da yansımış. Bu değişikliklerden bahsedeceğim ama
önce değişmeyen özelliklerden başlayalım.
Öncelikle oyunda eski serilerde olduğu gibi bir çok yarış türü var; Race,Road Rage,Stunt Run,Marked Man,Burning Route.
Bu yarışlar haritada her biri farklı renkte görünüyor ve istediğinizi seçerek
yarışlara başlayabiliyorsunuz. Burning Route moduna istenilen araç dışında
giremiyorsunuz, o yüzden o yarış modunu tamamlamak için istenilen araçlara sahip
olmanız gerekli, bunun dışında eski oyunlarda olmayan Marked Man modunda ise
bitirmeniz gereken yolu tek başınıza geçiyorsunuz, fakat sizin bitirmenizi
engellemeye çalışan araçlar geliyor ve sizi kazaya zorluyor. Eğer dayanıp bitiş
çizgisini görürseniz başarılı oluyorsunuz, ama dayanamayıp kaza yaparsanız bir
yerden sonra aracınız iflas ediyor ve yarıştan otomatikman çekilmek zorunda
kalıyorsunuz. Bunun dışında oynanış yine aynı, ancak el freni ayarı iyi
yapılamamış ve kare tuşuna bastığınızda araba normalden abartılı bir şekilde
dönüyor. Bu yüzden el freni oyun içinde pek kullanışlı değil. Değişmeyen
özelliklerden Boost sistemi ise yine eskisi gibi araçların yakınından hızla
geçerek, Drift yaparak, şehrin bir çok bölgesinde yer alan büyüklü küçüklü
rampalardan zıplayarak ve bazı yerlerde bulunan benzin istasyonlarından geçerek
yükseliyor.Bunun dışında oyunda yine eski oyunlardaki gibi iki farklı kamera
açısı mevcut.
Daha fazla uzatmadan yeniliklere değinmek istiyorum, çünkü oldukça fazla ve
köklü değişiklikler olmuş. İlk önce oyunun temeli olan menü sistemi ortadan
kalkmış ve menü yerine tamamen özgürce dolaşabildiğimiz bir şehir gelmiş. Fakat
bu sistem ne yazık ki ilk başta güzel olmuş dedirtiyorsa da, oyuna
başladığınızda keşke böyle yapmasalarmış demeye başlıyorsunuz. Çünkü oyundaki
her yere aracımızı kullanarak gitmek zorunda kalıyoruz. Yarışlara girmek için ya
da araç değiştirmek için haritayı açıp hemen ordan seçme gibi bir kısaltma yol
yok. Bu yüzden girmek istediğiniz yarış ya da araç değişim yeri nerdeyse uzun ya
da kısa yolu kat etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu durum bir yerden sonra oyuncuyu
oldukça sıkmaya başlıyor. Bunun dışında belirgin düzeyde gerçekleşen
değişikliklerden biride, yarışlardaki özgürlük. Şöyle ki, eski oyunlarda
yarışırken gideceğimiz yol belliydi ve o yolun dışına çıkamıyorduk, ama
Paradise'da bu durumu ortadan kaldırmışlar ve yarışları tamamen
özgürleştirmişler. Örnek vermek gerekirse aynen Midnight Club'daki yarışlar gibi
olmuş. Yani bir yarış başladığında bitişi istediğiniz herhangi bir yolu
kullanarak geçmek artık mümkün.
Biraz önce söylediğim değişiklik gibi bu da ilk başta insana güzel olmuş
dedirtiyor, fakat yine oyuna başladığınızda keşke böyle yapmasalarmış
diyorsunuz. Çünkü, Midnight Club'da o özgürce yaptığımız yarışlarda bize eşlik
edip, kaybolmamamızı sağlayan belirgin bir yön oku vardı. Ancak Criterion
bilerek mi yaptı ya da dalgınlığına mı geldi bilemiyorum, bu yön okunu koymayı
unutmuş ve böylesine hızlı bir oyunda yön bulmak işkenceye dönüşmüş. Ayrıntılı
olarak açıklamak gerekirse, aslında bize yönümüzü gösteren şeyler var. Ama
bunlar aracın sinyal lambaları ile cadde isimlerinin dönmemiz gereken yola
geldiğinde sağ ve sol olarak ekranın üstünde sinyal gibi yanıp sönmesinden
ibaret. Ama dediğim gibi böylesine hızlı bir oyunda ve hasarın olduğu bir oyunda
sinyali görmek kesinlikle mümkün değil, cadde isimlerini ise görüyorsunuz ama o
kadar geç yanıp sönüyor ki, o hızla dönmeniz gereken virajı kaçırıyorsunuz ve
doğal olarak rakiplerinize geçiliyorsunuz. .Hatta bazı yarışlarda öylesine
virajlar oluyor ki nereye döneceğinizi bilemiyorsunuz anca oyunu durdurup
haritaya bakmak gerekiyor, doğru yolu görmek için ancak o zamanda tüm
konsantrasyon gidebiliyor. Yani böylesine güzel bir serinin yeni oyununda bu
kadar önemli eksiklikler olmamalıydı.
Bir başka ve bana göre en büyük eksiklik ise Revenge ile bozulmaya başlayan,
Dominator'a koyulmayan ve aynı şekilde Paradise'da da yer almayan Crash modu.
İnanılmaz eğlenceli ve Multiplayer oynanmaya en müsait tür olan Crash'in,
Paradise gibi yeni nesil bir Burnout'da hem de inanılmaz hasar efektinin olduğu
kaza sahnelerine rağmen olmayışı çok ama çok büyük bir eksiklik. Oyunu alırken
ilk olarak Crash modu aklıma gelmişti ve eve geldiğimde hemen Crash'i aradım
ancak olmadığını anladığımda çok büyük hayal kırıklığına uğradım. Çünkü bana
göre Burnout'u Burnout yapan iki şey var, hasar efekti ve Crash modu. Burnout 2
ve 3'de tavan yapan bu özelliği hangi akla hizmet ederek kaldırdılar, çok merak
ediyorum.
Oynanışı bu kadar baltalayan eksikler olduğu için oyunu almak isteyenlerin iki
kere düşünmesi gerekebilir, çünkü kolay sıkılan biriyseniz Burnout’u aldıktan
bir süre sonra pişmanlık duyabilirsiniz.
Hollywood'dan esintiler
Yukarda her ne kadar bazı olumsuzluklar saymış olsam da, Burnout'un öyle bir
özelliği var ki insanı mest edip, tüm olumsuzlukları unutturuyor. Bahsettiğim
nokta tabi ki hasar sistemi. Criterion, bu özelliği o kadar iyi uyguladı ki
artık Burnout'un değişmez bir parçası oldu. Her oyunda gelişen grafikle beraber
hasar sistemi de gelişti ve yeni nesil konsollarımızda bu durum, sanki birinci
sınıf Hollywood filmlerinden alınmış bir sahne gibi görünmeye başlamış. Örneğin,
arabanızla son gaz duvara ya da başka bir araca çarptığınızda Slow Motion efekti
devreye giriyor ve aracınızın kaputundan tutunda camların toz buz oluşuna kadar
her şeyin yavaş yavaş parçalanıp, yamulmasını izleyebiliyorsunuz. Daha sonra
kamera geniş açı yapıyor ve böylece aracın defalarca takla atışıyla beraber
onlarca küçük parçanın etrafa yayılışını izliyorsunuz. Gerçekten görmeye değer
sahneler ortaya çıkıyor. Ayrıca kaza çeşidi o kadar fazla ki bazı zamanlar oyunu
bırakıp sadece kaza yapmaya çalışıyorsunuz ve bu da tek başına bir oyun gibi
insanı oldukça fazla eğlendiriyor. Bunun dışında yaptığınız kazadan sonra eğer
aracınız tabiri caiz ise iflah olmaz bir hale gelmişse otomatikman yenileniyor
ama bazı kazalardan sonra ekranın üstünde “Drive Way” yazısı çıkıyor ve
aracınızı hasarlı bir şekilde de sürebilmenize olanak sağlıyor. İşte hasar
sisteminin ne kadar gerçekçi olduğu burada ortaya çıkıyor. Bazı rampalardan
zıplarken aracın tavanı yere çarpıyor ve araba kağıt misali dümdüz olabiliyor.
Ama o şekilde sürebiliyorsunuz ya da aracınız en çok ne taraftan hasar aldıysa
orası çöküyor ve yamuk görünen bir araç ortaya çıkıyor. Bu yüzden Burnout bu
konuda MotorStorm'dan sonra gördüğüm en kaliteli ve gerçekçi hasar sistemine
sahip.
Oynanabilirlikten daha detaylı bahsetmek gerekirse, araçların tepkileri oldukça
güzel, hızı sonuna kadar hissedebiliyorsunuz, fizikler gayet başarılı, şehrin
her yerindeki her parçayla etkileşim mümkün, ancak fren sistemini pek iyi
ayarlayamamışlar. L2 ile normal fren yapılıyor ancak dönüşlerde çok etkili
değil, işe yarıyor ama istenilen düzeyde olmamış. Ayrıca daha önce bahsettiğim
el freni ise biraz fazla abartılmış çünkü dönüşlerde kullanmak tamamen yarar
yerine zarar sağlıyor. Mesela döneceğiniz noktaya geldiğinizde el frenini
kullanırsanız bir anda 180 derece farklı bir yöne dönmüş olarak bulabilirsiniz
kendinizi. Bu yüzden yarışlarda oldukça dikkat etmek gerekiyor.
Yarışlar demişken biraz da bundan bahsedelim. Bize verilen bir ehliyet var ve bu ehliyet
D,C,B,A şeklinde seviyelere sahip. Seviye atlamak için ise istenilen sayıda
yarış kazanmak gerekiyor. Bu yarışlarda trafik ışıklarının olduğu yerde
bulunuyor ve oraya gittiğimizde L2-R2 tuşlarına basılı tutarak yarışa giriyoruz.
Bu yarışları kazandığınızda yeni araçlar çıkıyor ve doğal olarak zamanla
yarışlardaki araçlarda değişmeye başlıyor.
Yollarda sürekli gezen bazı arabalarda var ve bunları takip edip kaza
yaptırdığınız takdirde o araca da sahip olmuş oluyorsunuz. Bu da araç çıkartma
yöntemlerinden birisi. Toplamda çıkartabileceğiniz 75 araç var. Bunun dışında
oyunun sahip olduğu müthiş hasar sistemi sayesinde en eğlenceli yarış türü Road
Rage yani Takedown'lar olmuş. Size verilen sınırlı süre içinde istenilen sayıda
Takedown yapmanız gerekiyor ve otoyol gibi yoğun trafik olan yerlerde aynı anda
birbirine kaza yaptırmaya çalışan sizinde dahil olduğunuz bir çok arabayla
inanılmaz kaza sahneleri ortaya çıkıyor. Burnout Paradise, Sixaxis'in sahip
olduğu hareket algılayıcı sistemi de kullanmamıza olanak sağlıyor. Ancak oyun
çok hızlı olduğu için Motion Sensitive ile kullanmak oldukça zor ve yorucu
olabiliyor. Oldukça zaman harcayıp alışmak lazım yoksa her yarışta onlarca kez
kaza yapmanız kaçınılmaz.
Bir de oyunumuz online destekli. 8 kişiye kadar arkadaşlarınızla toplanıp Drift,
Takedown gibi özellikleri birbirinize karşı oynayabilirsiniz. Burnout
serilerinde sürekli olan ve gaza getiren hareketli şarkılar aynen bu oyunda da
mevcut ve alınan zevki oldukça arttırdığını da söyleyebilirim. Ayrıca araçların
sesleri de çok başarılı olmuş, motor seslerine hayran kaldım diyebilirim ve
değişen kamera açısıyla seslerin geldiği noktada ona göre değişiyor. Aynı
şekilde kaza anında ortaya çıkan seslerde gerçekten muazzam olmuş. Birebir
gerçek kaza sahnelerine gerçek kaza sesleri eşlik ediyor diyebiliriz. Bunun
dışında aracınızı bir yerde durdurduktan bir süre sonra arabanızın motoru
duruyor ve klasik müzik eşliğinde Paradise City size tanıtılıyor. Herhangi bir
tuşa basarak tekrardan arabanızın durduğu noktaya dönebiliyorsunuz ve arabanızı
tekrar çalıştırmak için de R2 tuşuna basılı tutuyorsunuz ve o anda motorun
çalışma sesi duymaya değer olmuş.
Uzun lafın kısası
Başka bir Burnout yok. Arcade yarış türünün kesinlikle kralı. Evet, bazı
eksiklikler, hatalar olabilir ama yinede bu oyun hakikaten çok başarılı.
Criterion, yeni nesile yakışan bir Burnout yapmış dersek yalan olmaz. Ancak
oyunda biraz Burnout özünden çıkıp NFS'ye yönelme olmuş. EA ile anlaşıldıktan
sonra böyle bir değişiklik açıkçası şaşırtmadı beni. Sonuç olarak Burnout:
Paradise belki bir klasik değil ama kesinlikle oynanmayı hak eden bir oyun
olmuş.