1/10

Diablo 3

Murat Halilbeyoğlu 31.12.2010 - 12:24
Sen bize gelmeyeceksen, biz sana geliyoruz
Blizzard sadece oyun sektöründeki değil, dünyadaki bütün sektörlerdeki şirketler arasında en farklı üretim politikasına sahip şirket olsa gerek. Her şirketin amacı kâr etmek olduğundan, özellikle üretim sektöründeki şirketler bu amaca yönelik olarak mallarını en hızlı şekilde üretip bir an önce piyasaya sürmek isterler. Elbette bu süreç içerisinde satış ve pazarlama politikası gereği bazen beklemeler veya geciktirmeler yaşanabilir, ancak bunların hepsi planın bir parçasıdır.

Blizzard’a baktığımızda bu politikanın işlemediğini, fakat garip bir şekilde zararının da dokunmadığını görüyoruz. Acemi ya da profesyonel her oyuncunun bildiği, her yerde adını duyuran, kendi turnuvası olan, oyun dünyasında en çok tanınan şirketler arasında ilk beşte yer alan Blizzard’ı, gözlerini oyun dünyasına yeni açmış bir kişiye anlattığınızda aklından ilk geçen şey büyük olasılıkla firmanın yıllardır oyun yaptığı olacaktır. Yıllardır kısmı doğru, oyun ürettiği kısmı da, ancak bu ikisi yan yana gelince oluşan o genel kanı hakkındaki gerçeği söylediğiniz de ise alacağınız cevap büyük olasılıkla “Sadece üç oyunla mı, bu şekilde büyüdü?” olacaktır.

“Blizzard nasıl bir firmadır?” sorusuna verilebilecek bir cevap da bu aslında, sadece üç oyun markası ile milyarlarca dolar kazanan bir firma. Başka bir cevap ise basitçe; oyuncuya Çin işkencesi çektiren firma olabilir.

Bu arada unutanlar, merak edenler veya hepsini bir arada görmek isteyenler için işte size Blizard’ın oyun kronolojisi:

Diablo: 1997 Ocak ayında çıktı
StarCraft: 1996 baharında duyuruldu, 1998 Nisan ayında çıktı (2 yıl sonra)
Diablo II: 1997 Eylül ayında duyuruldu, 2000 Haziran ayında çıktı. (2 yıl 9 ay sonra)
Warcraft III: 1999 Eylül ayında duyuruldu, 2002 Temmuz’da çıktı (2 yıl 10 ay sonra)
World of WarCraft: 2001 Eylül ayında duyuruldu, 2004 Kasım’da çıktı. (3 yıl 1 ay sonra)
StarCraft II: 2007 Mayıs’ta duyuruldu, 2010 Temmuz’da çıktı (3 yıl 2 ay sonra)
Diablo III: 28 Haziran 2008 tarihinde duyuruldu, gerisi Allah Kerim

Böyle bir tablo zaten Diablo 3’ü bekleyen oyuncunun neler çektiğini az çok gösterir durumda. Blizzard son oyuncağı ile halen oynaya dursun gelin biz öğrendiklerimiz, beklentilerimiz ve Blizzard’ın potansiyelini harmanlayarak Diablo 3’ün nasıl olacağına dair biraz beyin fırtınası yapalım.

Diablo 3

Peki seni bu kadar özel kılan şey nedir ey yaratık?

Diablo 3’ün hikayesi ikinci oyundan 20 sene sonra geçiyor. Mephisto, Diablo ve Baal yenilgiye uğratılmış, ancak Santcuary adlı dünyanın yaşayanlarını hem cehennemin hem de cennetin güçlerinden koruyan Worldstone yok edilmiştir. Burning Hells ordusunun yarattığı katliamdan sağ kurtulan kahramanlar yaşadıkları zorluklar karşısında delirmiştir, dolayısıyla kötülük tekrar baş gösterirse, onu yok etme işi yeni nesil kahramanlara kalmıştır. Ve kötülük bir kez daha Tristram’da boy gösterir.

Oyunda onaylanan tek NPC karakteri Deckard Cain. Her iki oyunda da hem bilge hem de ukala bir akıl hocası olan Cain ve kızı, bu ikiliye ek olarak zaman zaman görevlerde kahramanımızın yanında boy gösterecek bir karakter olacak. Oyunun resmi sitesindeki açıklamaya göre Cain kahramanımıza ilk iki oyunda gerçekleşen olaylar hakkında bilgi verecek.
2/10
Grafikler

Bilinenler: Diablo 3’ün kendine has yeni bir 3D motoru ile hazırlandığını biliyoruz, motorun henüz bir adı olmasa da ilk ekran görüntüleri ve oyundan bölümleri görünce yeni motorun ağzımıza bal çaldığını da itiraf etmemiz gerek. Oyundaki dünyanın derinliği aşikar. Örneğin ekranın dışında spawn olan yaratıklar yerine, ghoul adlı yaratıklar Forgotten Tombs’un derinliklerindeki mezarları kırarak karşımıza çıkıyorlar ve öldüklerinde köprüden düşüp sisin içerisinde kayboluyorlar. Ancak yine de nesneler 3D alanında yapılmış olsa da etraftaki çoğu element sanki boyanmış gibi duruyor özellikle de Leoric Highlands adlı bölgenin o sonbaharımsı havasındaki görüntü. Bilek hizasındaki su birikintileri, bulanık yağmur, sis, duman ve dalgalanan otların hepsi yeni geliştirilen teknolojinin nimetlerinden faydalanıyor. Hele ki öldürdüğümüz yaratıkların parçalanan vücutlarından fırlayan kan ve uzuv parçalarını anlatmaya gerek bile yok. Diablo 3, hem DirectX 9’u hem de 10’u destekleyecek dolayısı ile son iki yıldır sisteminizde herhangi bir yükseltme yapmamış olsanız bile çok da sıkıntı yaşamayacaksınız.

Bizce: Bize göre Diablo’nun 3D olması çok yanlış değil, hatta artık zamanı gelmişti bile. Demek istediğimiz, esas olay her oyunun yapıldığı zamanın teknolojisini yansıtması. Diablo 2 en üst düzeyde mükemmel bir şekilde kullanmış olsa da 2D grafiğini kullanmıştı, ama bunun sebebi 10 hatta 11 sene önce çıkmış olmasıydı. Ama sakın ola ki bu nostalji sizin kafanızdaki ekran görüntülerini mükemmelmiş gibi göstermesin, nitekim Diablo 2’nin en yüksek çözünürlüğü 800x600’dü. Diablo 3’ün yukardan bakan izometrik görünüşü halen oyunu serinin devamı niteliğine sokuyor. Kamera sürekli oyundaki aksiyonu gösterdiği için de 3D’nin gözü aldatıcı bir şekilde kullanılmadığı belli oluyor. Dolayısı ile Blizzard’ın her zaman yaptığı gibi o çizgi roman tarzını sürdürürken dönemimin en iyi grafik teknolojisini kullanacağını düşünüyoruz.

Diablo 3
Çevre

Bilinenler: Yok edilebilir çevre artık günümüzün olmazsa olmazı ve bu sistem 3D motoru ile çok uyumlu bir şekilde çalışıyor. Bazısı sadece göz zevki için yapılıyor, örneğin büyük bir büyüsel saldırının etkisiyle parçalanan mobilyalar, menteşelerinden kopup parçalanan kapılar, yere düşen antik kitaplıkların  düşmesi ile etrafa dağılan tozlu kitap ciltleri ancak bazıları ise taktik olarak kullanılması için hazırlanmış. Örneğin bir Barbar Forgotten Tombs’da bir duvara vurup arkasından geçen yürüyen ölüler ordusunun onlarca bireyini tek hamlede öldürebiliyor. Bir duvara hamle yaptığında duvar parçaları zeminin kenarlarından düşebiliyor. Konsept sanat çalışmaları bize gösteriyor ki ikinci oyundaki Lut Gholein tarzı çöl üzerine kurulmuş mağara benzeri evlerin olduğu bir şehir, Arap masallarından çıkmış zindanlar ve yeni bir Tristram kasabası yeni oyunda bizlerle olacak.

Bizce: Herkes oyunda bir şeyler kırıp parçalamayı sever, dolayısı ile yok edilebilir çevre oyunda basma kalıp bir düzeyde olmayacaktır diye umut ediyoruz. Çevremizin yıkıldığını görmek zevkli olabilir, ancak hep aynı şekilde yıkılma animasyonları gerçekleşirse bir zaman sonra görünmez hale gelirler ve oyundaki etkileri tamamen yok olur. Merak ettiğimiz diğer bir nokta ise bu olayın dış çevrede nasıl ayarlanacağı. Oyunun yayınlanan görüntülerinde insan elinden çıkma yapıların yapıldığına şahit olmuştuk, ancak ateşler saçan silahların konuştuğu bir savaşta ne bir ağaç devrilmiş ne de çimenler yanmıştı. Gerçi oyunun yüzde 70 hatta belki de yüzde 80’lik bir kısmının iç mekanlarda geçeceğini düşünürsek belki Blizzard daha fazla oyalanmamak için bu tarz bir düşünceyi elemiş olabilir. Biliyoruz ki eski Tristram’ı koymak tamamen nostaljiye dayalı ve eski oyunculara belki derin bir “Ahh” çektirmek için. Ancak yenilenmiş hali ve çevre ile etkileşimi biz oyuncuları tatmin eder nitelikte olacaktır.
3/10
Karakter Tasarımı

Bilinenler: Diablo 3’ün sanat yönetmeni Brian Morrisroe, World of Warcraft ekibinden gelen bir isim. Dolayısı ile şimdiye kadar gördüğümüz karakterlerin görsellikleri WoW’daki karakterlere benzer nitelikte. Diablo 3’teki barbarın fiziğinin WoW’daki Ogre savaşçısı gibi abartılmış olduğunu veya Witch Doctor karakterinin Undead Warlock ve Troll’ün fiziksel özelliklerinin karıştırılmış hali gibi olduğunu görebilirsiniz. Oyun içi sinematiğinden bir bölümde karakterlerin genel olarak yayıla yayıla geniş çaplı hareketler yaptığını görebiliyoruz. Her sınıfın hem erkek hem dişi versiyonu var o yüzden artık karakterinizin cinsiyeti seçtiğiniz sınıfa göre belirlenmeyecek.

Bizce:  Baş yapımcı Jay Wilson, WoW’un Diablo 3’e olan etkisi konusunda üç sene önce şöyle demişti; “WoW’un Diablo 3’e etkisi çok büyük oldu. Yaratık tasarımları, karakter yaratışları, takım oyunu, çevirim içi güvenlik, vs. Elbette biliyoruz ki Diablo fanları yeni oyunu WoW’un kopyasıymış  gibi görmeyi istemeyeceklerdir ancak şu da bir gerçek ki WoW’da da Diablo 2’den birçok şey görebilirsiniz.”

İnsanlar çift yaratılmıştır lafı fantastik oyun konseptine en uygun sözdür bizce. Çünkü karakterlerin doğaları fiziksel özelliklerini de etkiler. Örneğin 10 oyunun 9’unda savaşçılar iri yapılı, kaslı kişilerken, büyücüler genelde zeki ancak fiziksel olarak narin yapıya sahiptir –belki Jon Irenicus’u bunun dışında tutabiliriz- ya da bir hırsız karakteri mesleği gereği atletik bir yapıdadır. Fakat bu kadar yaygaraya rağmen bize göre her ne kadar karakter animasyonları sinematiklerde hareketlerini geniş hamlelerle yapsalar da Diablo 3, WoW’dan çok ilk Diablo oyununa benziyor. Ayrıca her sınıfın hem erkek hem dişi versiyonunun olması da çok güzel bir şey. Ne de olsa bu tarz durumlarda en iyi seçenek çok olan seçenektir.  Ama görselliği bir yana bırakırsak oyunlardaki önemli noktalardan bir tanesi de bu karakterler arasındaki benzerlikler ve farklar. Evet barbar ve Witch Doctor arasında uçurum kadar fark var ve her ikisi de kendi başının çaresine gayet iyi şekilde bakıyorlar, ama diğer üç sınıfın ve eğer gelecekse yeni sınıfların da kendine has avantajları veya dezavantajları bu kadar birbirinden keskin olabilecek mi? Yoksa oyunu rahatça bitirmek için öncelikle barbarla oynanıp daha sonra sadece denemek adına diğer karakterlere mi bakılacak? Bize göre Blizzard şimdiye kadar bu dengeyi gayet iyi bir şekilde götürdü. Elbette bazı karakterler doğaları gereği elde ettiği avantajlar yüzünden bazı oyunculara daha mantıklı gelmiştir fakat bunu oyun içi dengesizlik olarak algılamak da büyük bir hata olur.

Diablo 3

Düşmanlar

Bilinenler: Walking Corpses, Dark Berserkers, hayat emen Wraith’ler, hantal hantal dolaşan boynuzlu yaratıklar... Eğer özellikle iğrenç tipli ölümcül yaratıklar arıyorsanız bakmanız gereken yer Diablo 3’tür. The Grotesque, birbirine dikilmiş et parçalarından oluşan ve patlayan et topları, Dark Vessels, şeytanlar tarafından hükmedilmeyi beklenen ve aktif olduklarında çok daha tehlikeli bir hale gelen zayıf tarikat üyelerinden oluşan Acitvate Vessels ve dur durak bilmeden gelen acımazı MoonClan keçi başlı ve ayaklı yaratıklar (satir)  Bunların yanında iki tane boss tarzı karakter de gördük; elindeki iki gürzü birbirine vurarak inanılmaz bir hasar veren ve kurban verilerek yapılan bir ayin sonucu bu dünyaya çağırılmış bir şeytan olan Thousand Pounder ve üzeri diken kaplı zırh eldivenleri olan altı adet uzuva sahip ara sıra kahramanların kafasını ısırarak kopartan ekranı kaplayacak büyüklükteki Siegebreaker Assault Beast.

Bizce: Henüz Diablo 3 spesifikleri için oldukça erken ancak şimdiye kadar yayınlanan yaratıkların bu kadar geniş bir yelpaze çeşidine sahip olması oldukça mutluluk verici. İskeletler ve zombiler tahmin edilebileceği gibi oldukça etkileyici. Her ne kadar şimdiye kadar gördüklerimizin büyük bir kısmı daha önceden görüp katlettiklerimiz sınıfına girse de eski konseptlerin yerini alan yeni orijinal yaratıklarla da karşılaştık. Elbette bütün yaratık aleminin baştan sona değişmesini beklemiyorduk zaten bizim için önemli olan, yaratığın neye benzediği değil, ölürken bize verdiği tatmin hissi.
4/10
Müzik, Ses ve Seslendirmeler

Bilinenler: Diablo 3’te tam anlamıyla bir ses kuşağı mevcut. Kulağı alışık birisi düşen eşyaların veya altının sesini tüm seslerin arasından çekip çıkartabilir, maceramıza yön vermek için bizi yalnız bırakmayan Deckard Cain’in sesi ise artık daha cılız ve pörsümüş. WarCraft III’ün birçok ses işlemlerine imzasını attığı gibi Burning Crusade’in de tema müziğini yapan kişi Russel Brower bu oyundaki ana müzik görevini üstlenmiş ve söylenenlere göre tıpkı büyük bütçeli bir film gibi müzik işi büyük bir orkestra tarafından yapılıyormuş.

Bizce: Eğer oyuncuların aklında nostalji adına kalan bir şeyler varsa o da seslerdir. Sadece müziklerden değil, konuşmalar eşya ve çevre sesleri, vs. tüm bu sesler hafızamıza oyunun kendisinden daha fazla kazınır. Özellikle Diablo gibi bir efsane de eşyaların yere düşme sesleri, envanteri dolu olan karakterimizin bizi uyardırırken söylediği replik ve daha önce başka bir makalede de dile getirdiğimiz Dackard Cain’in meşhur sözleri. Bunların hepsinin yeni oyunda karşımıza çıkacak olması çok güzel bir ikram gerçekten. Ancak müziklerin yenilenmesi ne derece doğru olur bilmiyoruz. Nitekim hangimiz ilk Diablo’daki Tristram müziğini unutabiliriz ki?

İlk iki oyunun müzisyeni Matt Uelmen’in yarattığı şaheserlerin üçüncü oyunda da bizlerle olmasını dilerdik, ancak ne yazık ki kendisi Burning Crusade’den sonra Blizzard ile yollarını ayırdı. Yeni tema müzikleri beynimizi uçuracak cinsten değil, ancak büyük bir orkestranın yaptığı katkının doğal sonucu olarak müzikler daha gür ve daha epik olacak. Fakat hepimiz biliyoruz ki her ne kadar ikisi de RPG adı altında toplansa da asla Diablo konseptinde bir oyun ile KOTOR konseptinde bir oyunun müzik yapısı aynı olamaz. Biz orkestra müziğini genelde hep Star Wars filmlerinde ve oyunlarında duyduk dolayısı ile aklımıza orkestral bir tema müziği denilince direkt bu tarz oyunlar geliyor. Elbette ki Blizzard gibi bir firma bütün bunları ve hatta bizim aklımıza gelmeyen daha nice şeyleri çoktan düşünmüş ve hesaplamıştır. Eski Tristram tarzında müzikleri artık duymamız çok düşük bir ihtimal ancak koca orkestraya da bir şans vermemek olmaz elbette ama yine de “Niye gittin be Uelmen?”

Diablo 3

Arayüz ve Kontroller

Bilinenler: İlk bakışta dikkat çeken, ekranın sağındaki ve solundaki –sağlık ve mana- küreleri Diablo klasiğinden bir şey kaybetmemiş gözüküyor. Ancak iksir kemeri yerini WoW tarzı hotbar’a bırakmış. İçerisine karakter yetenekleri ve güçlerinin koyulduğu hotbar, bize eskiden sadece en fazla iki saldırıyı hızlıca yapma kısıtlamasından kurtarıp ortaya dilediğimiz güçleri ve iksirleri aynı anda kullanmamızı sağlayan bir seçenekler yelpazesi sunuyor.

Blizzard tüm oyunun istenirse sadece fare ile oynanabileceğini idda ediyor ve bu kadar rahat bir kontrol mekanizması için açıkçası bununla gurur duyuyor. Zırhlı eldiven imleci de yerine, tok, kalın bir ok şekline bırakmış, ancak tıkla-yürüt mantığı oyunun tamamına hala hakim vaziyette.

Bizce: Uzun bir sürenin ardından hatıralar adına tutup Diablo 2’yi oynamak isterseniz belki de bizim gibi sol eliniz istemsiz olarak WASD tuşlarına kayabilir. Bugünlerde macera oyunları da dahil artık her oyunda WASD tuşları aktif durumda. Kimi esas kontrol tuşları olarak geçerken kimi alternatif kontrol tuşları oluyor, kimi ise sadece haritayı daha rahat dolaşmakta kullanılıyor. Ancak Diablo 2’deki bu eksikliği atlatmamız nereden baksanız en fazla 10-15 dakika almıştır. Zaten Diablo’nun sadık oyuncuları için vazgeçilmez bir parçası olan noktalarından birisi de buydu. Her ne kadar halen oyun sadece bir fare ile oynanabilecek olsa bile tahminen bu bollukta çoğu insan alternatiflerden de yararlanmak isteyecektir.
5/10
Zırhlar, Silahlar ve Ganimet

Bilinenler: Artık iksir miksir yok! Yani hemen hemen yok. Diablo 3 eskisi kadar bol kepçe iksir taşımayı azaltan bir özellikte olacak. Ölen düşmanlardan çıkan kırmızı küreler sizin canınıza can katacak ve etkileri anında gerçekleşecek, dolayısı ile artık envanterinizin bir kısmını sağlık iksirlerine ayırmanız gerekmeyecek. Ancak bu demek değil ki sağlık iksirleri tamamen ortadan kalktı. Identify ve Town Portal parşömenleri halen mevcut dolayısı ile “Aa yeni zırh acaba, nasıl bir şeymiş bu?” sorusu ile karşılaşıp medeniyete hızlı dönüşler yapabileceksiniz. Double Axe veya Frost and Annihilator Maul of Immolation tarzındaki silahkar artık DPS’lerini, saldırı puanlarını ve kaça satabileceğinizi gösterecekler. Geri kalan ganimet tahmin ettiğinizden farklı değil; sandıklar ve cesetler mevcut ve düşman ne kadar büyük ve güçlüyse üzerinden düşen eşyanın iyi olma olasılığı da o kadar yüksek olacak.

Bizce: İksirler her iki oyunun da neredeyse ikonları olmuşlardı dolayısı ile iksirsiz gezinen bir Diablo karakterini açıkçası biz kafamızda net olarak canlandıramadık. Sanırsak ilk başlarda büyük bir çoğunluk, ileride otomatik pilot arabalar çıktığında insanların ilk başlarda yaşayacakları tedirginliği yaşayıp ellerini direksiyondan ayırmayacakları gibi, “Ne olur ne olmaz!” mantığı ile yanlarını 3-5 iksir alacaklardır. Elbette “mantıken çok saçma” demek gibi bir lüksümüz de yok nitekim kimbilir kaç kişi bu oyunda bataklık sineklerinden iki elle tutulan balta gibi devasa bir silah düşürdü değil mi? Her şeyden öte bu tarz bir değişiklik büyük olasılıkla aksiyonun daha da kesintisiz olmasına yol açacaktır. Eski oyunlarda envanterinizi onlarca sağlık ikisiri ile doldursanız da yeri geliyor 15 dakika sonra sondan üçüncü iksirinizi kullandığınızı fark edip şehre geri dönmek zorunda kalıyordunuz. İşte şimdi bu tarz bir sorunu yaşasak bile çok daha nadir yaşayacağımız kesin. Değişmin eksi yanı da aslında aynı sebebe bağlanabilir. Öldürdüğümüz her yaratığın bize sağlık vereceğini bilerek onlarca düşmanın arasına daha rahat dalabileceğiz, o zaman da korkumuz eski oyunlarda ki tedirgin oynanışın köreleceği yönünde.

Diablo 3
Yine Jay Wilson’un eski sözlerine kulak verecek olursak “Oyunda halen iksirler olacak, ancak artık destek amaçlı kullanılacaklar. Buradaki en zor karak neyin vazgeçilmez olup olmadığına karar vermek. Dolayısı ile biz tasarım tarafında yapılacak en önemli şey oturup mantığınızın sesini dinlemek ve "Bu şeyler gerçekten önemli mi?" diye sormak. Örneğin birbirimize pek çok kez "Oyunu izometrik yapmalı mıyız? Yoksa Birinci-Şahıs tarzı mı olsun? Üçüncü şahıs görünüş eklemeli miyiz? Diablo'nun MMO'sunu çıkartmalı mıyız?" diye sorular soruyoruz. Gerçek bir Diablo ve Daiblo II devam oyunu yapmak istiyoruz ve bu devamlılığı oynanışta da sürdürmek istiyoruz.”

Öte yandan iksir olmaması demek envantere daha çok eşya demek. Bazen öyle zamanlar geliyordu ki tek bir haritada özelliklerine göre her tür düşmana farklı eşyalarla (ateşe dayanklı kılan kolye, soğuktan koruyan kask, vs.) saldırmamız gerekiyordu. İşte artık böyle durumlarda her şeyden iki adet stratejisini rahatça uygulayabileceğiz. Envanterden bahsetmişken şunu da belirtmek gerek ki eskisi gibi, iki elle tutulan balta 3x2 kare, claymore 1x4 kare yer kaplayacak ve hiçbir eşyayı döndürülemez meselesi çözüme kavuşmuş. Artık eşyaları dizerken Tetris oynamak zorunda kalmayacağız. Daha esnek ve daha geniş bir envanter sistemi bizleri bekliyor.
6/10
İlk oyunda Deckard Cain’den gençtim şimdi ikimiz de aynı yaştayız

Blizzard her ne kadar Diablo 3 hakkında bilgilerini cömertçe dağıtsa da halen oyun hakkında karanlıkta saklanan birkaç kilit nokta mevcut. Örneğin bu sürekli bahsi geçen Battle.net’e özel “geliştirmeler” nedir? Veya multiplayer’da ne gibi yenilikler beklememiz lazım ya da lazı mı? Bunun yanında firme oyun için gerekli olan minimum sistem gereksinimleri hakkında da halen sesiz. Karakter sınıfları açıklanmış olsa da onların oyundaki etkileri veya Monk ile oynamanın Demon Hunter ile oynamaktan – yetenek ve güçler haricinde- ne gibi bir farkı olacak? Farklı karakterler senaryoda kendilerine has bir farklılık yaratacak mı? Mesela Her karaktere özel bir görev ağacı olacak mı? Ve elbette en basit ancak en önemli soru: Ne zaman çıkacak?

Baş yapımcı Keith Lee önceki bir röportajında bu konuda şunları demişti “En başında ve en yoğun olarak oynanabilirliğe odaklandık. Niyetimiz daha derin bir rol yapma oyunu hazırlamak. O kadar özenle davranıyoruz ki oyunun görüntü şeklinde üç defa değişiklik yaptık. Ayrıca hikayeyi daha da ileriye taşımayı ve oyunun arkasındaki kültürü insanların dikkatine sunmayı de bir görev bildik. Bizim asıl amacımız oyunun öz değerlerini koruması. Görevimiz hem bizim hem Diablo topluluğunun yüksek beklentilerini tatmin edebilmek. İstiyoruz ki Diablo 3 hızlı tempoya sahip, aksiyon yüklü, kültür ve kan dolu olsun ve bunları olabildiğince cilalanmış olarak sunalım.”

Diablo 3
Blizzard’ın “Hazır olunca çıkacak” felsefesine sabretmek gerçekten oldukça zor. Ancak aynı şekilde karşı koymak da bir o kadar mantıksız. Ne de olsa aradan on seneden fazla geçmesine rağmen hala sıkılmadan Diablo 2 oynayan bir topluluğuz biz. Sanırım Blizzard’ı Blizzard yapan da bu. Yazının başında da değindiğimiz gibi bu firma para peşinde koşmuyor –yani sadece para peşinde koşmuyor- sadece üç çeşit oyun ile dünyayı kasıp kavuran bir firma ancak böyle bir felsefeye sahip olursa ayakta kalabiliyor demek ki. Onlar tam anlamıyla tatmin olmadıkça bizi de tatmin edemeyeceklerini biliyorlar. O yüzden üzerinden beş yılda geçse yirmi beş yıl da geçse ekip “Tamamdır! İşte istediğimiz oyun bu!” demediği sürece Diablo 3’ü beklemeyin deriz. “Güzel şeyler zamanla harika şeyler ise bir anda olur” diye bir söz vardır. Umarım bunu her kim söylemişse çok yanılmıştır. Nitekim harika şeylerin de 12 yıl sürmesi şu an için bizim tek dileğimiz.

Siz yenisiniz galiba?

Sizler, bizler, tüm Türk oyun camiası bekleye dursun, Amerikalı yoldaşlarımızın bizden çok daha şanslı olduğunu söylemeye gerek yok sanırsak. Nitekim BlizzCon gibi bir organizasyona katılmak bizim için; pasaport, vize, Amerikan Hükümeti’ni ikna ve tonlarca para manasına gelirken bir Amerikalı oyun sever için sadece otobüs, tren, uçak, araba hatta basit bir kaykay yolculuğu demek. Dolayısıyla bu tarz organizasyonlar tıpkı bizleri kasap dükkanıın önündeki kedi misali “Ne koparsak kârdır” mantığına sürüklüyor. O zaman hakkında çok yazılan çizilen karakterleri de biraz ele alalım isterseniz. Mesela korkusuz hatun –tanıtım videosuna gönderme olarak- Demon Hunter’a bir bakalım.
7/10
Demon Hunter

İşte o organizasyonun 2010 versiyonunda Blizzard oyundaki yeni karakterlerden Demon Hunter’ı açıklayıp oyun severlerin beğenisine sundu, onlar da beğendi. Gösterimde sadece dişi versiyonu olsa da oyunda her karakter gibi bu karakterin de erkek versiyonu olduğunu biliyoruz. Anlatacağımız olay tamamen BlizCon 2010’da yaşananlardan alıntıdır. Organizasyonda tanıtılan bu karakter oyuncuların beta versiyonunda hatta açıklanan PvP arena şavaş modunda denemesi için beğenilerine sunuldu. Şimdiye oynayarak edinilen deneyimlerden çıkartılan en büyük özellik, tüm karakter sınıflarının yeteneklerini ard arda kullanabilme özellikleri oldu. Misal, Demon Hunter düşmanlarına belli bir mesafeden saldırdığı için önce yavaşlatma, sonra hasar verme adına farklı yollara sahip. Tonlarca iskelet, zombi veya başka tür gudubet yaratıklar karşısında hızlı bir şekilde engelleme ateşi yapma yeteneği bulunuyor. Bu yetenek ile düşmanlar az da olsa zarar vermenin yanında birden çok düşmanın etrafını bir zincir ile sararak onların yavaşlamasına sebep oluyor.

Bu aynı zamanda düşmanların hepsinin bir bölgede toplanmasını da sağladığı için sonrasında Hunter’ın yaptığı sarmalama atışı daha yüksek bir isabet oranına sahip oluyor. Elbette sarmalama atışı daha sonradan büyük bir patlamaya ve tüm düşmanların aynı anda ölmesine sebep oluyor. Hunter’ın bir diğer seçeneği ise çoklu ateş seçeneği. Bu şekilde Hunter ateş ettiğinde etrafa dağılan, pardon yayılan kurşunlar Hunter’ın karşısında duran hemen hemen  her şeye zarar veriyor. Elinizdeki silahın şekline göre –tek elli arbalet veya çift elli arbalet- atışın hızı değişiyor. Ancak genel kanı, makineli tüfeği daha çok andırdığı için tek el arbaletin daha etkili olduğu yönünde ancak elbette böyle bir karakter de herkes kendine has bir sistem geliştirecektir. Özellikle yol boyunca bulduğunuz silahlar da bunda büyük etki yaratıyor.

Diablo 3
Yetenekler hem fare tuşlarına hem de klavye tuşlarına atanabildiği için bunları bir arada uygulamak oldukça rahat ve etkili. Eğer Hunter’ın her tarafı düşmanlarla çevrili olursa vault yeteneğini kullanmak kısa sürede oradan kaçmamızı sağlıyor, ardından uygulayacağımız engelleme atışı ile onları toplayıp son olarak sarmalama atışını yaparak az önce bizi kıstırdığını sanan o melun gurubu yok edebiliyoruz. Karakterle oynanırken her ne kadar denenmemiş olsa da oyunda Hunter’ın kullanacağı pek çok çeşit tuzak da mevcut.

Çoklu atış özelliği ile birlikte kullanılan bir Demon Hunter büyük grupları rahatça öldürmede birebir, ki bu tarz ölümleri gerçekleştiren karakterlerin bonu aldığını da hatırlatalım. Tek atışta birden çok düşmanı öldürmek size, özel bonuslar sağlıyor. Bunlar tıpkı dövüş oyunlarındaki kombo bilgileri gibi ekranda beliriyor ve tecrübe puanına ekstra katkı sağlıyor.

Birçok mezar ve sisli harabelerin geride bırakıldığı demo oyununda karşılaşılan boss karakteri devasa bir iskelet savaşçı. Zorlu bir dövüşün ardından elbette boss’tan bir sürü mükemmel eşya düşüyor.
8/10
Wizard

PvP arenasına gelcek olursak, yetenek kombinasyonları daha da bir önem kazanıyor. Bu bölümde Wizard karakteri kullanılıyor ve başka bir Wizard karakteri ile savaşılıyor. Yeteneklerden bir tanesi Slow Time –zamanı yavaşlatma- ve kullanıldığında etrafa geniş bir küre şeklinde yayılıyor ve etkisi altına giren düşmanarın hızları düşüyor. Bu yeteneği bir Meteor büyüsü –yüksek hasar etkili alan büyüsü- ile birleştirdiğimizde birden fazla düşmanın bir hamlede sağlık çizgilerini yarıya kadar indiriyoruz. İşin sırrı şu ki, Meteor büyüsünü yaptığınızda ateş topunun gökten düşmesi birkaç saniye sürüyor. Dolayısı ile Slow Time’da bu sürenin olumsuz etkilerini üzerimizden kaldırıyor. Bir başka örnek ise Teleport ve Hydra –temel olarak büyülü bir turret- büyülerinin birleşimi de çok yardımcı oluyor. PvP arenaların özelliklerinden bir tanesi de; periodik olarak ortaya çıkan sağlık küreleri ile sağlığınız azaldığı anda eski haline döndürebiliyorsunuz.

Diablo 3
Barbar

Barbar, Diablo 2’nin en büyük savaşçı karakteri. Oyunda tank olarak kullanılabilecek tek karakterdir barbar. Dolayısı ile üçüncü oyunda olmasına şaşılmaması bir yana, olmaması büyük tepki alır ve hayal kırıklığı yaratırdı. Üstelik Barbar zamanda iki elinde ayrı ayrı silah taşıyabilen tek karakteri. Üçüncü oyuna ise daha adeleli bir şekilde gelse de eski saldırı taktiklerinin çoğu halen yerinde duruyor. Leap saldırısı ikinci oyunda daha çok zıplamak için kullanılırdı. Uzun haritada daha rahat ve hızlı hareket etmenin bir yoluydu, ancak bu yeteneğin artık gerçek bir değeri var. Barbar elleri kafasının üstünde birelmiş olarak havaya yaklaşık 1,5 metre zıpladıktan sonra yıldırım dalgası yaratan bir etki ile yere iniyor ve yanındaki yaratıkları patlatıyor. Ground Stomp özelliği ise aynı şekilde düşmanların anında çakılı kalmasını sağlıyor. Bu şekilde onlara rahatça Cleave saldırıları yapıp vücut parçalarının etrafa dağıldığını izleyebiliyoruz. Seismic Slam ise bu iki yeteneği karıştırıp doğrudan bir saldırı yapmamızı sağlıyor; yere vutuyoruz ve bir şok dalgası dünyayı kendinden geçirerek yolundaki her şeyi sıvılaştırıyor. Ve elbette Whirlwind –döne döne yaptığımız saldırı- öncekinden daha da vahşi, kanlı ve acımasız. Barbar bu hareketi yaptıktan sonra ortaya tek birşey çıkıyor; çeşitli vücut parçaları.

Güncellenmiş yetenekleri ile Barbar çok daha dinamik bir karakter olmuş gerçekten de. Artık elinde baltası olan koca bir kas yığınından çok yetenekli bir savaşçıya dönüşmüş. Yeni Leap özelliği vuruş etkisini ve hasarı daha makul bir şekilde yansıtırken, Whirlwind ise Tazmanya canavarını Barbar’ın yanında bir çizgi film karakteri gibi göstermiş resmen.
9/10
The Witch Doctor

Tegonze ormanlarındaki Five Hills kabilesinden çıkıp gelen bu karakter; hastalık saldırıları, zihin kontrolü ve diğer yaratıkları emri altına alma yetenekleri ile ortaya çıkıyor. Locust Swarm büyüsü ile ortaya çıkan doymak bilmez çekirgeler saldırılan yaratığın etini son damlasına kadar yemekle kamlıyor. İlk düşmanını yiyip bitiren böcekler otomatik olarak sıradaki kurbanını arıyorlar. Bu böceklerin yanında yapılan bir Mongrels büyüsü ile de çağırılan köpeğe benzer yaratıklar saldırılarına hastalık etkisini de katmış oluyorlar.

Sıra savunmaya geldiğinde ise Witch Doctor kendisine Wall of Zombies büyüsü yapıyor ve kendisine ulaşılan yolları undead yaratıklarla kapatarak yaklaşan yaratıkların parçalanmasını sağlıyor. Soul Harvest –ruh hasadı- adının hakkını veriri bir şekilde belli bir mesafeden düşmanınızın yaşam özünü çalıp size geçiriyor. Ama olay milletin aklını kurcalamaya geldiğinde ise eğlence o zaman başlıyor. Horrify ve Mass Confusion büyüleri ayrı ayrı iki etkiye sahipler. Birincisi bir grup düşmanın korku içinde kaçmasını sağlarken –bu sırada siz de onları öldürmek için yaratık summon edebiliyorsunuz, vs.-  ikincisi düşmanların birbirleriyle savaşmasını sağlıyor. Genelde şiddeti her ne kadar bir vekili aracılığı ile düşmanına taşısa da Witch Doctor doğrudan saldırılarda da bulunabiliyor. Örneğin Firebomb sayesinde 3 metre mesafedeki yaratıkları ve eşyaları parçalayabiliyor.

Eğer Blizzard’ın içindeki WoW dalaverelerinin başka oyunlara bulaşması fikrini azıcık olsa da aklınızdan geçirecekseniz yapmanız gereken yer burası. Summon yaratıkların kullanımı, salgın etkili büyüler, WoW’daki Fear büyüsünün benzeri bir Horrify yeteneği Witch Doctor’u bu evrenin Warlock’u gibi gösteriyor açıkçası. Ama bunu eleştiri olarak algılamayın sakın. Durum bizim düşündüğümüz gibi olsa da olmasa da bizce etkisi iyi ve yararlı olduktan sonra esinlenmek çok yararlı bir süreçtir. Üstelik esinlendiğiniz diğer konsept de sizinse. Witch Doctor, elini kana bulamadan düşmanlarını yok etmek isteyen ve yaratıkları kontrol etmeyi seven oyuncular için biçilmiş kaftan. Açıkçası Witch Doctor ile ilgili bizi bizden alan üç şey mevcut; Wall - of -  Zombies.

Diablo 3

Monk

İşin özü şu: Diablo 3’ün Monk karakteri sanki God of War oyunundan fırlayıp gelmiş gibi. Eğer üç kez ard arda başarılı yumruk vuşuları yaparsa, ardından son olarak bitirici bir vuruş yapabiliyor. Monk’un etrafında üç adımlı kombo seansı üzerine kurulmuş bir çok yetenek mevcut, örneğin Exploding Palm ve Crippling Wave yetenekleri. Palm doğrudan hasar verici bir yetenek ve eğer ilk iki vuruş başarılı olursa üçüncü vuruşunda bir süre boyunca sürekli zarar vermenizi sağlayan kanama etkisi oluşuyor. Wave ise düşmanınızda bir dizi debuff yaratan bir yetenek. İlk iki vuruş onları yavaşlatırken üçüncü vuruşta alan etkisi yaratarak biren çok yaratığa zarar verebiliyor.

Monk’u hızlı ve dinamik kılan şey diğer karakterlerde olduğu gibi bu iki yeteneği karıştırarak yapabilmeniz. Böylece saldırınıza hızlı bir Crippling Wave ile başlayıp ilk vuruşunuzla debuff etkisi yaratıyor ardından Exploding Palm ile yaptığınız ilk iki saldırıyla doğrudan hasar yaratıyor ardından yine bir Wave atağı ile debuff etkisini yenileyip Palm yeteneği ile son vuruşunuzu gerçekleştiriyorsunuz.

Monk’un tüm varlığı kombolardan ibaret değil, kullanabildiği doğrudan yetenekleri de mevcut. Bazı vuruşları o kadar hızlı oluyor ki sanki karakter teleport oluyor. Savunma mekanizmasına bakacak olursak birkaç saniyeliğine tüm yakın dövüş saldırılarını geri yansıtan özelliğinin olması yanında yakınındaki düşmanları kör edip onların size vura şanslarını kallavi bir şekilde düşürebilme özelliği de mevcut. Monk’un kısaca tabiri yeterli seviyede esnekliği olan yetenekli bir dövüş makinesi olabilir ancak.
10/10
Peki bundan sonra ne olacak?

Genel olarak tüm dünyanın tek bir talebi var; çıksın artık şu oyun. Geri kalan tüm oyuncu istekleri aslında, ayağınızdaki acıyı kolunuzu cimcikleyerek unutmak gibi. Kim ne isterse istesin, kimin talepleri karşılanırsa karşılansın bu oyunun oynanacağı bir gerçek. Blizzard tecrübelerimiz, bize oyunun başarısız olma ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor. Firma tüm yazı boyunca anlattığımız gibi bu işi özenle, benimseyerek yapmak istiyor ki bu gerçekten artık oyun dünyasında nadir görülen bir olgu. Mesela herkes oyunun görsellerini, savaş sistemini karakterleri vs. merak ediyor halbuki bakın Jay Wilson oyunculardan ne bekliyormuş; “İnsanların daha çok hikaye üzerine sorular sormasını dilerdim, çünkü geçmiş oyunlardan çok şeyi buraya taşıdık. Örneğin Barbar’ın kendine ait bir hikayesi mevcut ve gerçekten de D2’deki Barbar’ı buraya taşıdık. Yarattığımız tüm karakterler Diablo dünyasında bir yer edinecek karakterler. Bence önceki oyunlarda tarihin ve hikayenin derinliğini tam olarak yansıtamamıştık. Bahsettiğimiz evren harika bir kültür ile yüklü muhteşem bir yer ve biz de bunu en iyi şekilde yansıttığımızdan emin olmalıyız.”

Her ne kadar bu kadar özen ve titizlik iyi olsa da bunun yarattığı tehlikeleri de unutmamak gerek. Hayatta her konuda var olan gizli bir düşman vardır ki o da heves. Eğer bir şeyi çok çok fazla, hatta gereğinden fazla bekler ve ona ulaşmayı heves ederseniz bir zaman sonra sizi ayakta tutan tek şey elinizdeki o ulaşma hevesiniz olur. Tıpkı filmlerde ailesinin intikamını yıllarca almak için uğraşıp sonunda başaran ancak iş bittikten sonra boşluğa düşen kahramanlar gibi. Sonra bir bakarsınız ki yıllardır beklediğiniz o şeye ulaşmak sizi o kadar da tatmin etmemektedir. En ufak detayına bile aklınız takılır, her şeyi normalden on kat daha fazla incelersiniz ve aslında bayılacağınız bir oyun sizde büyük hayal kırıklığı yaratır.

İşte Blizzard’ın Diablo 3 için karşılaşabileceği en büyük tehlike bundan ibaret. Geri kalan her şey sadece bahane. Ama sırf bu yüzden de Diablo 3’ü unutacak, boşverecek veya ona karşı olan hislerimizi kaybedecek değiliz elbette. Fakat bu tarz tehlikelerin de hem biz farkında olmalıyız hem de Blizzard farkında olmalı.

Diablo 3

Peki ya biz? Ya bizler ne olacağız?

Son olarak tam 12 yıldır siz mükemmel oyunculara ve okuyuculara, oyunlar ve oyun dünyası hakkında elinden geldiğince bütün haberleri vermeye çalışan Merlin’in Kazanı ekibi 10 senedir çıkmasını beklediğimiz efsane hakkında bakın ne söylüyor;

Erdem: O kadar beklettiler ki artık “tiksindim”.
Burçin: Hayallerimi bozacak ve kıracak diye korkuyorum, çünkü çok renkli ve cümbüşlü gözüküyor.
Emre: Bizleri WoW alışkanlığından kurtarsın istiyorum.
Murat (ben olan): …Neyse en azından BioWare bu sene çıkacak dedi mi, o sene çıkartır oyununu (Dragon Age 2).
Murat Oktay: Vahşi kan akacak!

Bizim Merin’in Kazanı olarak Diablo 3 hakkında analatacaklarımız şu an için bu kadar. Dileriz ki bu oyun gerçekten dünya üzerindeki tüm Diablo cemaatinin yeni sevgilisi olur ve herkesin bütün beklentilerini olmasa da büyük bir kısmını karşılar. Ve dileriz ki Diablo 4 için bir 10*12 sene daha beklemeyiz.

Hepinize iyi oyunlar, tabii piyasaya çıkarsa.
Yorumlar 58
MK Okuru
MK Okuru 30.06.2025 09:28
Kalan Karakter: 300 Gönder
İlginizi Çekebilir