ArtılarOynanabilirlik çok gerçekçi ve zevkli, taktik ekranı çok başarılı, Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nin oluşu, online oynanıştaki problemler giderilmiş, Soundtrack listesi çok iyi
EksilerLisans sorunu en büyük problem, seyirciler çok ruhsuz, kaleciler zaman zaman çok basit hatalar yapabiliyor, takım kadrolarındaki bazı yanlışlıklar
Hani bazı dönemler vardır ve aniden çıkagelen bir şey o döneme damgasını
vurmuştur. O tarihten bahsettiğiniz anda yaşadığınız ilginç ve güzel anlar gelir
aklınıza, sanki koskoca yıl sadece onunla geçmiş gibi hissedersiniz. Pro
Evolution Soccer nam-ı diğer PES de işte böyle şeydir oyun oynayan her insan
için. Bir konsol ya da bir PC aldığınızda ilk önce PES denenir, İnternet kafe
denince ilk akla o gelir, arkadaşlarla toplanmaya karar verildiğinde abur cubur
almadan önce PES’i kimin getireceği ayarlanır. Uğruna iddialara girilir,
turnuvalar düzenlenir yani hayatımızın bir parçası olmuştur. Zaten bizim gibi
futbol kültürünün artık iyice içimize işlediği; hayatın belki de en güzel ve
kafanızın en rahat olduğu dakikaların geçtiği o yeşil sahada yaşananları göz
önüne alırsak, iyi bir futbol oyununun futbolu çok seven insanlar için
vazgeçilmez olması çok normal diyebiliriz. Yapım hakkında belki PS1 dönemi için
bu kadar net konuşamayız, ama PS2 ile PES adeta geçtiğimiz nesle damgasını
vurmuştur. Artık futbolun tek hakimi, tek kralıdır. Alternatifi var mı sorusuna,
hadi canım kapı orada gibi cevaplar verilen yegane oyundur PES.
Çığır açacak grafikler, gerçekçi hareketler, gözünüze inanamayacaksınız gibi
vaatler eşliğinde gelen yeni nesil konsollarla beraber, herkes eski oyunların
yenilerini merak eder oldu. Ama bazı firmalara ne yazık ki bu yeni nesil
yaramadı, bunların başından da Konami geliyor. Silent Hill ve PES efsanelerinin
karizmasını adeta yerlere düşüren firma, son iki yıldır PES’i tekrar hayata
döndürmenin yollarını arıyor. Yıllarca dış kapının mandalı bile olarak
görülmeyen basit ve kötü oyun FIFA ise boynuz kulağı geçer hesabı, adeta atağa
kalkarak eksik olan yanlarını bir bir düzeltmeye çalışarak, artık bu yarışta ben
de varım dedi ve açıkçası PES 08 ve PES 09, çok net bir şekilde FIFA’nın
gölgesinde kaldı. Tabii PES severler yine adreslerinden vazgeçmedi; ancak
unutulmaya yüz tutan rekabet tekrar alevlendi ve geçtiğimiz 2 yıl içinde PES’e
karşılık belirgin bir FIFA topluluğu da oluştu. Her iki oyununda 2010
versiyonları merakla beklenen yapımlar haline geldi, sanki daha iyi olan
bitirici vuruşu yapacakmış gibi…
"Oyunda yer alan aydınlatma ile PES 2010, önceki versiyonlardan çok daha gerçekci görünüyor."
Bir kralın engebeli hayatı
Eskiden beğenilen noktaları yeni versiyonlara da koyarsan sorun olmaz mantığı ne
yazık ki her zaman işlemiyor. PES 2008 neredeyse hiçbir yenilik olmadan
gelmişti. Hatta oynanabilirlik konusunda oldukça da geriye gidilmişti
denilebilir. Adeta animasyon yoksunu olan yapım, her ne kadar PES müdavimleri
tarafından oynansa da, bir o kadar da kullanıcıyı kaybetmişti. 2009 için iddialı
olacağı söylenen PES’in o versiyonu da bir nebze geliştirme görmüş olsa da,
maalesef başarılı olamadı. FIFA ise 2009 ile beraber artık kendini iyiden iyiye
pazarın içine sokmuştu.
Gözler 2010’a geldiğinde ise PES’de daha önce göremediğimiz ve belki de bu
yüzden rakibine oranla çok yapay gözüken aydınlatma yer alıyordu. Oyuna yeni bir
can veren, tekrar hayata dönmesini sağlayan özelliklerden biri olan
aydınlatmanın yanı sıra, oynanabilirlik konusunda oldukça detaylı bir çalışmaya
giren Konami, PES’in gerçek bir futbol simülasyonu olduğu kanıtlamak için taktik
işini iyiden iyiye arttırıyordu. Yani başka bir değişle yok artık öyle bedava
gol diyordu. PES 2009 ile beraber Şampiyonlar Ligi’nin lisansını alan Konami,
yapımın beklenen kalitede olmamasından dolayı bu kozundan pek yararlanamamıştı.
2010 için de Şampiyonlar Ligi’nin yanında, bir de değişen sistemi ve ismi ile
UEFA Kupası yeni adıyla “Avrupa Ligi” de PES 2010’un içinde yerini almıştı.
Yıllardır aynı mantık ve basit bir sistemle çalışan Master Ligi de elden geçiren
yapımcı firma, tam anlamıyla gerçek kral kim onu göstermeye geliyor gibiydi.
PES 2010’u oynamaya başlarken, 08 ve 09 hiç çıkmamış, o oyunların hiç yapılmamış
olduğunu farz edin. İş kazaları olabilir, ama önemli olan bu kazadan yılmamış
bir şekilde dönmek, işte PES 2010’da böyle bir yapım. Sorunlu ve zor geçen bir
dönemin atlatıldığını gösteren ve önümüzdeki PES oyunları için insanı
heyecanlandıran 2010, gerçekten olmuş. Tabii bunun yanında eksikleri elbette
var, ama genel yapısı eski versiyonlardan alınan tada yaklaştırılmış. Oynarken o
heyecanlı ve zevkli anları tekrardan yaşıyorsunuz. Bunun yanında oldukça değişen
taktik ekranı ve onun sahaya yansıması oyundan aldığınız zevki ciddi derecede
arttırıyor. Önceki sürümlerde olduğu gibi hızlı bir oyuncuyu alarak fırlayıp
gidemiyorsunuz, basit çalımlar artık tamamen kaldırılmış. Yapım sizi pas
yapmaya, boşluk bulmaya zorluyor. Daha önceki PES’lerde olduğu gibi örneğin
Messi ile 3, 4 oyuncu arasına girerek, pozisyon yaratamıyorsunuz. Ceza sahasına
girmek hele ki pas yapmadan, dikkatli oynamadan mümkün değil.
Bazı anlar rakip sahaya girme konusunda bile sıkıntı çekiyor ve kendi yarı
sahanızda anlamsız paslar yapabiliyorsunuz. İşte burada oldukça geliştirilen
taktik ekranı devreye giriyor. Takımın genel oynayış yapısını tamamen
değiştirerek, o anki skora göre hareket edebiliyorsunuz. İsterseniz takımı
tamamen geriye çekebilir ya da önde baskı yapmasını sağlayabilirsiniz. Orta saha
oyuncularını hareketli hale getirerek, ani kanat değişiklikleri ve pozisyonları
yaratabilirsiniz. Ofsayt taktiği uygulayabilir, defans bloğunu öne
çekebilirsiniz. Tandemde oynayan oyunculara her pozisyonda ileriye çıkmalarını
dahi sağlayabilirsiniz. Tabii bunları başarılı bir şekilde uygulamakta sahip
olduğunuz takımın ve oyuncularının kalitesine de bakıyor. Aksi takdirde sıradan
bir oyuncu ile mucize yaratmaya çalışmanız, size pahalıya mal olabilir. Bu
taktik ekranına detaylı bir şekilde değineceğim, ama öncelikle oynanabilirlik
nasıl olmuş, neler değişmiş, güzel olan ne, kötü yanı ne bir onlara bakalım.
"Taktik ekranı müthiş işliyor, maçın her anında stratejinizi değiştirebiliyorsunuz. Ayrıca futbolcu kartları sayesinde oyunculardan alacağınız verimde artıyor."
Güzelliğime güzellik katanlar
PES’in bugüne kadar böylesine çok sevilmesinin tek sebebi oynanabilirlikti.
Yapay zekaya karşı oynamanıza rağmen çekişmeli maçlar yaşamanız, bazen bırakın
gol atmayı pozisyona dahi girememeniz, farklı skorlarla yenilmeniz gibi unsurlar
aslında yapay zekadan beklenen davranışlar değildi. Ama gerçekten bir futbol
oyunu oynadığınızı hissettiren tek yapımdı PES. 2008’de bunu bir nebze
kaybetmiş, 2009’da ise biraz toparlanmaya çalışan seri, 2010 ile beraber tekrar
eski havasını buldu. PES’in yıllardır dillere destan top fizikleri zaten hala
rakipsiz, ama bunun yanında bir de animasyonlar eşliğinde gelen futbolcuları
gördüğünüz de, keyfiniz ayrıca bir artıyor. Vücut hareketleri, bilek hareketleri
hepsinin kalitesi bir seviye atlamış. Sahanın içinde hazırlık pasları yaparken
futbol maçı izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.
Dikkatli oynayıp, akıllı paslar yaptığınız takdirde çok güzel pozisyonlar içinde
buluyorsunuz kendinizi, tabii bunun yanında rakipte size aynı kalitede karşılık
verince harika anlar yaşıyorsunuz. Mesela artık eskisi gibi çok kolay ara paslar
veremiyorsunuz, rakip çoğu zaman tehlikeyi sezerek araya girebiliyor. Kanat
akınları daha aktif bir hale gelmiş, eğer iyi bir kanat oyuncunuz varsa, bir maç
içinde onlarca ortayı rakip ceza sahasına gönderebilir ve kafa golü
atabilirsiniz. Uzaktan şut atmadan önce açınızı iyi ayarlamanız gerekiyor, yoksa
dengesiz vurulan her şut malumunuz ya dışarıya çıkıyor ya da kaleci rahatlıkla
tutuyor. Hızlı bir forvetiniz olsa bile önündeki adamı çok kolay bir şekilde
geçemiyorsunuz. Futbolcuların ani dönüşleri biraz sert olmuş, daha yumuşak
hareketler olsaydı sanki biraz daha iyi olabilirdi, ama bu sertlik yüzünden ani
hareketleri yapma konusunda çok başarılı olabileceğinizi söyleyemem. O yüzden
ister istemez pas vermek zorunda hissediyorsunuz, zaten yazımın başlarında da
dediğim gibi oyun sizi pas yapmaya ve bu sayede rakibin açığını bulmaya
zorluyor.
Oynanabilirlikteki en noktaysa kaleciler. Anlamsız yere açılabiliyorlar, rakip
sizin yarı sahanıza uzun top atmıştır, siz topa koşarken bir bakıyorsunuz
kaleciniz son hız topa vurmaya geliyor. Arkasında ise 30m boşluk! Bu önemli
maçlarda çok can sıkıcı bir hal alıyor, zaten rakip sizden güçlü ise pozisyon
bulmak için baya kasıyorsunuz. Bir de bu tip basit kaleci hataları yüzünden
yediğiniz kolay goller, o maçı kazanma şansınızı iyiye zora sokuyor. Ancak iyi
olduğu yönleri de yok değil. Hiç olmadık bir anda elindeki topu kaçırmıyorlar,
tabiri caiz ise panter gibiler, topu kavradıkları anda bir daha kolay kolay
bırakmıyorlar. Hatta kolay gol bile yemiyorlar, 6 pas içinden vurduğunuz şutları
dahi kurtardıkları oluyor.
Hakemlerde de belirgin değişiklikler var. Artık her dokunmaya düdük çalmıyorlar,
oynatmaya yönelik bir tutum içindeler. Aslında bu ilk başta kulağa hoş
gelebiliyor, ama maç içinde aldığınız sert darbelere hakemin devam demesi, hele
ki hani derler ya kabak gibi penaltı diye, işte o penaltıların verilmemesi sizi
çileden çıkartabiliyor. Ancak işin güzel yanı hata da yapabiliyorlar. Mesela
yapmış olduğum bir karşılaşmada yan hakem çok net bir ofsayt pozisyonuna devam
dedi ve sonucunda golü attım. Golün tekrarını izlerken dikkat edin bu tip
şeylere bazı hatalar yapabiliyorlar ve bu durum bence güzel olmuş, çünkü
kusursuz maç yönetmeleri biraz oyun oynuyormuş havasına sokuyor, ama bu şekilde
daha bir gerçekçi havaya bürünüyor.
Teknik direktör olmanın dayanılmaz hafifliği
Taktik ekranı ise olmazsa olmazlardan olmuş. Oynanışa büyük etkisi var, maç
esnasında skora göre değişiklik yapabiliyor ve bu sayede daha etkili ve rahat
maçlar çıkartıyorsunuz. Eskiden son dakikalara önde girdiğiniz de futbolcuların
sahaya yayılışını değiştirir ve belki bir de defans oyuncusu olarak geriye
kapanmaya çalışırdınız. PES 2010’da yer alan taktik ekranı sayesinde artık
sadece tüm takıma değil, her oyuncuya özel komut verebiliyorsunuz.
"Modellemelerdeki gelişmeler oyuncuların yakın çekim gösterildiği anlarda çok net belli oluyor."
İlk 11’i ve yayılışı belirledikten sonra taktik ekranında takımınızın nasıl bir
taktik sergilemesini istiyorsanız, ona göre ayarlamalar yapabiliyorsunuz.
Örneğin maçın ilk yarısında golü atıp, ikinci yarı onun üstüne yatmayı
düşünüyorsunuz diyelim. Hemen takımın atak ve pres özelliğini arttırıyor ve tüm
futbolcuların rakibe önde basmasını sağlayabiliyorsunuz. Ancak bunu uygulamaya
başladıktan sonra baktınız ileri hatla defans bloğu arası iyice açıldı, rakip
orta sahayı çok hızlı bir şekilde geçiyor. Tekrardan taktik ekranına girerek
defans hattını öne çekiyor ve forvet ile defans arasındaki boşluğu daraltarak
rakibe kolay hareket imkanını ortadan kaldırıyorsunuz. Her şey yolunda diye
düşünürken, bu kez de rakip takım uzun toplarla defans arkasına top atmaya
başlıyor ve sizin defans bloğu da önde olduğu için arkaya rakip forvet kaçarak
pozisyona giriyor. Bir kez daha taktik ekranına girerek, bu kez de ofsayt
taktiğini uygulamaya koyuyorsunuz. Görüldüğü gibi maçın her anında her türlü
durum için bir taktik belirleyebiliyorsunuz.
İsterseniz bir başka örnek daha verelim. Deplasmanda kupa maçına çıkıyorsunuz ve
ilk maçı 2-0 önde kapatmışsınız. Büyük bir avantajla gelmişsiniz ve maça doğal
olarak defansı ön planda tutarak başlamayı düşünüyorsunuz. Tek forvet ve
kalabalık orta saha dizilişini takıma uyguladınız, defans bloğunu ceza sahası
hizasına çektiniz ve artık açılmayacaklar. Ama bu yetmez, takım olarak defans
yapmamız gerekiyor diye düşündünüz ve top rakipteyken alan daraltmayı uygulama
emrini verdiniz. Hatta isterseniz ceza sahası hizasında bir adımı her daim sabit
tutabilir ve rakip ataktayken pozisyonun gelişine göre futbolcularınızı o
bölgeye yoğunlaştırabilirsiniz defans yapmaları için. Tabii böyle bir maçta
topluca defans yapmanın yanı sıra kontra atağa da çıkmak en önemli taktiklerden
biri. Dolayısıyla takımınıza bunu da uygulamasını sağlayabilir ve tamamen skoru
korumaya yönelik bir tutum sergileyebilirsiniz.
Oyunun gidişatına göre hareket edebiliyor ve stratejinizi ona göre anlık
durumlara göre değiştirebiliyorsunuz. Bunun dışında biraz önce de söylediğim
gibi, takımın yanı sıra futbolculara da tek tek ne yapmaları gerektiğini de
söyleyebiliyorsunuz.
Her futbolcu için özel olarak hazırlanmış kartları
kullanarak, o futbolcunun neye ağırlık vermesi gerektiğini
belirleyebiliyorsunuz. Mesela Roberto Carlos’un kendi kanadında aniden ileriye
fırlayarak kendini boşa çıkarmasını sağlayabilir ve kanattan yapılacak rahat bir
ortanın yolunu da açmış olursunuz. Aynı şekilde bu futbolcunun atak mı yoksa
defans mı yapması gerektiğini belirleyebiliyor ve bu sayede maç boyunca ona göre
hareket ettirebiliyorsunuz.
Futbolcuların kart bölümüne baktığınızda yetenekli oyuncu ile sıradan bir
oyuncunun sahip olduğu kartlarda büyük değişkenlikler olabiliyor. Çünkü bu
kartlar o futbolcunun yeteneklerini gösterdiği için, ne kadar iyi bir futbolcuya
sahipseniz ondan alacağınız verimde o derece artıyor. Bu futbolcunun kart
bölümüne geldiğiniz de iyi kısa pas verme, penaltı atışı, sert ve etkili
vuruşlar, top kontrolü gibi yetenekler yer alıyor. Tabii belirttiğim gibi
futbolcunun kalitesi arttıkça ondan yararlanabileceğiniz yeteneklerde artıyor.
Bu konuda en güzel örnek Messi. Dikine hızlı ve etkili koşular yapabilen bir
futbolcu olan Messi’nin, rakip ceza sahası çevresinde koşular yapmasını
kaldırabilir ya da kullanabilirsiniz.
İçerik
PES 2009’da en çok beğenilen nokta muhtemelen Become a Legend modu olmuştur. Ama
yapay zekanın hataları yüzünden bazen çekilmez bir hal alıyordu o modu oynamak,
tabii bir de Şampiyonlar Ligi ve PES’in yıllardır aynı olan içeriği yavaş yavaş
değişiyordu. 2010’da ise bu değişimin getirilerini fazlasıyla alıyoruz.
Şampiyonlar Ligi’nin yanı sıra UEFA Avrupa Ligi, bilhassa yapay zeka konusunda
geliştirilen Become a Legend modu, yıllardır aynı olan Master Lig de elden
geçerek adeta bir menajerlik oyununa benzemesi ve son iki yapımda sorunlu olan
online kısmın artık düzelmiş olması PES 2010’un içeriğinde adeta kaybolmanıza
sebep oluyor. Hangisini oynasam diye kararsız kalabiliyorsunuz. İsterseniz neler
değişmiş bir göz atalım.
"Aydınlatma stadyumların atmosferini çok üst seviyeye çıkartıyor."
Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin lisanslarının alınmasından dolayı bu birebir
gerçek halleriyle karşı karşıyayız. Become a Legend’ta ise yapay zeka elden
geçirilmiş, artık diğer oyuncular sizi daha iyi görüyorlar ve doğru zamanda
doğru şeyi yapmaya çalışıyorlar. Eğer boşa kaçarsanız eskisi gibi size atmak
yerine çok anlamsız bir yere atmıyorlar. Tabii bu huylarından tamamen
kurtulmamışlar, bazı anlar çok gereksiz paslaşmalar gerçekleştiriyor, hatta size
atsa belki gol olabilecek pozisyonu bir anda geri dönerek tamamen
öldürebiliyorlar. Ama yinede 2009’daki halinden çok daha iyi, ayrıca artık ne
kadar iyi oynarsanız sahip olduğunuz menajerde size o derece ilgi göstererek
sizin daha iyi takımlara gitmenizi sağlayabiliyor. Fakat bu transfer işi biraz
sakat, çünkü sizi beğenen ve sizi almak için para veren takımların teklifini
kabul ettiğinizde, kendinizi bir anda antrenman sahasında buluyorsunuz. Sanki
kariyerinize yeni başlamış gibi bir de kendinizi teknik direktöre beğendirmeye
çalışıyorsunuz. İlk başlarda bu durum oldukça can sıkıcı bir hal alıyor ve ilk
takımınız cidden kötü sonuçlar alıyorsa ayrılmak da şart oluyor.
Master Ligi’ne gelirsek, bu bölüm oldukça değişmiş. Artık basit işleyen mantığı
bir kenara bırakmış Konami ve bir nebze menajerlik oyunu gibi yapmışlar. En
belirgin değişiklik yapmanız gereken sponsor anlaşmalarında karşınıza çıkıyor.
Takımınız büyüdükçe bu sponsorlarda büyüyor ve buradan kazandığını paralar çok
yüksek miktarlara çıkıyor. Eskiden mevcut takımlardan birini mi, yoksa gerçekte
olmayan oyunculardan kurulu bir takım mı seçmek istersiniz diye soruyordu, artık
gerçek bir takım seçiyorsunuz. Daha önceki oyunlarda bize verilen o gerçek dışı
oyuncular ise bizim yönetmekte olduğumuz takımın A2 bölümü oluşturuyor. Yani
bilindik adıyla “PAF” takımımız olmuş. O oyuncular her daim hazırlar ve onlardan
yararlanmak isterseniz parasını vererek profesyonel kontrat yaparak, o
futbolcuyu A takımınıza alabiliyorsunuz. Tabii bunlar çok düşük bütçeli ve zayıf
oyuncular olduğu için çok ihtiyaç duyduğunuz bir futbolcu topluluğu değil.
Artık teknik direktör dışında; kondisyoner, kulüp doktoru, menajer, PAF
takımınız ve takımınızın sahip olduğu fan kulübüne para ayırmak zorundasınız ve
siz büyüdükçe bu ihtiyaçlarınız da büyüyor. Doğal olarak da müthiş paralar
harcıyorsunuz. O yüzden ilk başta bu giderleri olabildiğince düşürün ki,
gelirinizi aşarak “Game Over” yolunu tutmayın. Bunun dışında fan kulübüne üye
sayısını çoğalttıkça kazanacağınız paralarda artıyor. Yavaş yavaş da üye giriş
ücretini arttırmaya başlayarak yıllık gelirinizi yüksek miktarlara
çıkartabiliyorsunuz. Son olarak daha önceki oyunlarda oldukça problemli olan
online ise, bu defa oldukça düzgün çalışıyor. Konami’nin bu kez Sony
serverlarını kullanıyor olması, herhangi bir lag olasılığını da ortadan
kaldırıyor. Çok nadir bazı yavaşlamalar olsa da, yapımın oldukça akıcı bir
multiplayer’ı var. Ancak buradaki en büyük problem ise eğer biriyle oynuyorsanız
ve öndeyseniz karşıdaki adam bir anda o yenilgi hanesine yazılmasın diye oyundan
çıkabiliyor. Bu ona eksi olarak dönüyor mu bilemiyorum, ama eksi olarak dönse
bile bu şekilde istediği an çıkabilme işi pek hoş bir şey değil.
En belirgin ışık kaynağı!
PES 2010’daki değişikliklerden biri de daha doğrusu gelişim diyelim biz buna,
görsel kalite. Yapım bu konuda ciddi derecede sınıf atlamış durumda, bilhassa
yeni eklenen ışıklandırma sayesinde artık hiç olmadığı kadar gerçekçi gözüküyor.
Kapalı havalarda o kalite çok belirgin olmasa da, güneşli havalarda PES müthiş
bir hale bürünüyor. Işığın yoğun olduğu yerlerde gerçekte olduğu gibi ekran çok
parlak bir halde gözükürken, ışıktan uzaklaştıkça da aydınlatma ona göre
değişkenlik gösteriyor. Fakat buradaki en büyük problem güneşli havalarda
kendini gösteren ışık kaynağı hep aynı noktadan yayılıyor, bu da ne yazık ki
kaynağa yaklaştıkça kale arkası bölümünün aşırı parlak bir hale bürünmesine
hatta bazı anlar futbolcuların dahi görünmemesine sebep oluyor. Gene de ışık,
gölge oyunları eski yapay görüntüyü almış, oldukça canlı ve gerçekçi bir hale
sokmuş. Ayrıca modellemelerde çok gelişmiş, futbolcuların yüzleri birebir aynı
ve oldukça kaliteli olmuş. Türk futbolcuların yüzleri neredeyse aynı, hatta
Volkan Demirel’e ayrıca bir hayran kaldığımı söylemeliyim. Stadyumlarda
eskisinden çok daha kaliteli bir halde karşımıza çıkıyor. Ancak hala bir Atatürk
Olimpiyat Stadı ya da Şükrü Saraçoğlu maalesef yok.
"- Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi, PES 2010'un en önemli kozlarından biri tanesi."
Yapımın çok başarılı olmayan yanlarından biraz bahsetmek gerekirse, bunlardan
biri sesler. Bilhassa spiker çok farklı ve güzel yorumlar yapıyor olsa da, pek
heyecanlı anlatamıyor. Seyircilerde yine aynı şekilde eski oyunlardan farksız;
ancak bu defa tezahüratlarda gelişme var. Mesela eskiden Fenerbahçe-Galatasaray
gibi Türk takımlarının kendi aralarında oynadığı maçlarda da dahi Türkiye,
Türkiye sesleri yükselirdi seyircilerden, gerçi bu hale devam ediyor, ama artık
bilindik takım tezahüratları da yerini almış. Takım demişken FB, GS ve BJK’ın
yanı sıra son 2 yıldır aldığı başarılı sonuçlarla dikkatleri üzerine çeken
Sivasspor ve lisansız olarak MFK Trnolevoce adında Trabzonspor da PES 2010’da
yer alıyor. Ama buna rağmen hala lisans sorunu devam etmekte ve birçok lig ile
büyük takım lisansız. Daha önceki oyunlardan hatırladığımız isimleriyle devam
etmekteler, örneğin London FC (Chelsea) ya da North London (Arsenal). Tabii
bununla beraber garip ve uydurma formalar da var, hatta bazı takımların forması
bile aynı, bu durum ne yazık ki PES’in en zayıf noktası diyebiliriz.
Buralarda bir rakip olacaktı?
PES 2010 bu sefer olmuş, hem de çok güzel olmuş. Görsel kalitesi, oynanışı ve
içeriği ile gerçekten başarılı. Tabii eksikleri var, ama Konami bu yönlerini çok
iyi bir şekilde kapatmaya çalışarak, bir sonraki yapım için oldukça umut verici
bir görüntü sergiliyor. Oyun hani göstermelik bir şekilde elden geçmemiş, adeta
yeniden yapılmış ve bu oyun PES severleri kesinlikle çok mutlu edecek ve eskisi
gibi saatlerce başından kalkamayacaksınız. Zaten taktik ekranı sayesinde
piyasadaki gerçek futbol simülasyonu olduğunu da kanıtlıyor. Açıkçası futbol
türünde bir oyun arıyorsanız bu kez PES 2010 iddialı ve kesinlikle denemenizde
yarar var.